Allah Rasul’ü şöyle buyurdu: “…Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.”(M2424 Müslim, Zekât, 124)
İbn Ömer"den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.” (İM4032 İbn Mâce, Fiten 23; HM5022 İbn Hanbel, II, 44)


Yukarıdaki hadis-i şerifler bize sabretmenin ecrini anlatıyor. İnsanlar sabrettikleri zaman kazananlardan olacaklar. Yüce Rabbimiz ayet-i kerimelerinde sabretmenin önemli mükafatları olacağını bildiriyor. Peygamber efendimiz (sav) den de  sabır konusunda bir çok hadis var. Öfke anında mutlaka sabredilmeli diye emredilirken veya sabrın nasıl olabileceği açık açık anlatılırken bizler ne kadar uygulayabiliyoruz?.. Kendimizi sorgulamalı ve nerede hata yapıyorsak derhal hatalarımızdan dönmeliyiz. Yetiştirmeye çalıştığımız evlatlarımıza güzel bir sabırla örnek olmalıyız. 
Günümüzde kulağımıza gelen veya bizzat şahit olduğumuz olumsuz örnekler çok. Bizlerin ‘’ nerede hata yaptık?’’ diye düşünmemiz ve derhal çözüm olacak davranışlara hassasiyet göstermemiz gerekir. Günümüzde, insanların birbirlerine sabredememesi ve öfke patlamaları ile birbirlerine saldırmalarının nedeni, imani zayıflıktır. Dünün çocuğu bu günün büyüğüdür… Bu günün büyükleri sabır nedir bilmeyerek saldırgan bir tutum sergiliyor. Bu günün çocukları da yarının büyükleri olacak. Derhal anne babalar sorumluluğunun farkına varmalı. Anne babalar televizyon, telefon vb. zaman kaybettirecek aktivitelere dalıp, evladını ihmal ederken, sahipsiz kalan veya ilgilenildiğinde bencilleştirilen evlatlarımız, ileride kim bilir kimlerin canını yakacak… Sorumluluğumuzu unutmayıp vebalinden korkmalıyız …
Öfke, üzüntü ve sevinç gibi bir duygudur ve bu duygu ile istenirse baş edilebilir. İntikam, saldırganlık, kızgınlık, hiddet, şiddet, hırs, kaygı, nefret, kin, dargınlık, düşmanlık gibi davranışlar öfkeye eşlik eden davranışlardır.  Öfke kontrol edilmediğinde, yıkıcı hale gelerek kişinin tüm hayatını etkiler ve yaşam kalitesinde sorunlar olarak ortaya çıkar.  
Kişi kendini ifade edemediğinde, sıkıldığında, istek ve ihtiyaçları karşılanmadığında, anlaşılmadığını düşündüğünde, haksızlığa uğradığını düşündüğünde, yalnızlığında, bir tartışmayı veya müsabakayı kaybettiğimizde, onaylanmadığında, beklentisi boşa çıktığında, çalışması bölündüğünde, istemediği halde öğüt aldığında, kontrolü kaybettiğinde,  öfkelenir. Saydıklarımızın tümü dünyevi istek veya ihtiyaçlar. 
Bilinmelidir ki öfke kesinlikle saldırganlık değil, sadece bir duygudur ve istenirse baş edilebilir. Kendini Allah’a adayan ve bu dünyanın geçici olduğunu düşünebilen kişiler öfkesini kolayca yenebilirler hatta hiç öfkelenmeyebilirler. 
İnsanlar, yaşamları boyunca pek çok sıkıntı ile karşılaşabilir. Bu sıkıntıların asıl kaynağının bizi yaratan olduğunu, bizi öfkelendirenlerin aslında birer aracı olduğunu düşünürsek öfke hissetmeyiz. Allah-ü Teala kuluna iki sebepten sıkıntı verir. Bu sebeplerden birincisi, kulun yaptığı hataların bedelini bu dünyada ödeterek yanına günahsız almak istemesidir. İkincisi ise,  verdiği sıkıntılara sabreden kulunun derecesini yükseltmek içindir. Kısacası her halükarda yüce yaratanımızdan gelir her sıkıntı… Peki biz o zaman neye ve kime öfkeleniyoruz?..
İnançlı kişi başına gelen her musibette, ne günah işlemiş olabileceğini düşünerek tövbe eder. Ya da başına gelen musibete sabrederek Rabbinden mükafat bekler. Böyle düşünen imanlı insanlar, her şerrin bir hayrı getirdiğini bilir ve asla öfkelenmez. Kendine de başkasına da zulmetmez. Evlatlarını da bu doğrultuda yetiştirir. Huzurlu ve mutlu bir hayat yaşar.
Evladınızın mutsuz ve öfkeli biri olmasını istiyorsanız, belanın neden kaynaklandığını anlatıp imanını artırmak ve doğru davranışa yöneltmek yerine, geçici olarak kaldığımız bu dünya meselelerine öfkelenmesini sağlayın!