TORUNU M. YAŞAR AKIN:

Üç Kardeşten; Aşır Ali Çanakkale’de Atatürk’ün Askeriymiş. Halit Molla Bağdat Cephesi’nde, Dedem Zekeriya Akın Galiçya’da Savaşmış Senelerce.”

Ben Mustafa Yaşar Akın. Halit Molla’nın kardeşi Zekeriya Akın’ın torunuyum. Babamın adı Mehmet Zeki Akın. 8 Ekim 1943 Ömerağa Köyü doğumlu olup emekli öğretmenim. Milli Eğitimin tüm kademelerinde çalıştım. Vekil öğretmenliği, Okul Müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Ben ve eşim Huriye Akın, Kaynarca’nın sevilen öğretmenlerindeniz.

Dedemler Üç Kardeşler: Aşır Ali, Halit Molla, Zekeriya Akın

Dedemler üç erkek kardeşler: En büyükleri Aşır Ali, 1885 yılı Kocaeli Vilayeti Kandıra Kazası Şeyhler (Kaynarca) Nahiyesi Kızılcaali Sıraköy doğumlu. Ortanca kardeş Halit Molla, 1887 yılı Kocaeli Vilayeti Kandıra Kazası Şeyhler (Kaynarca) Nahiyesi Kızılcaali Sıraköy doğumlu. Dedem Zekeriya Akın, 1897 yılı Kocaeli Vilayeti Kandıra Kazası Şeyhler (Kaynarca) Nahiyesi Kızılcaali Sıraköy doğumlu.

Aşır Ali, Çanakkale’de Atatürk’ün Askeriymiş. Halit Molla Balkan Harbi’nde ve Bağdat Cephesi’nde, Dedem Zekeriya Akın İse Galiçya’da Savaşmış Senelerce

Üç kardeş de birinci Dünya Savaşı’nda (1914-18) çeşitli cephelerde savaşmışlardır. Büyükleri Aşır Ali, Çanakkale’de Atatürk’ün yanında savaşmış. Sonrasında Doğu cephesinde de savaşmıştır. Orada Rus’lar ile yapılan savaşlarda Rus’lara esir olduğunu ve bir sene boyunca Rusya’da esir kaldığını, 1917 Rus ekim devriminde salındığını ve bir senede ancak Türkiye’ye geldiğini bilirim.

Halit Molla İstanbul’da Medresede okumuş. O da 1912’de Balkan Savaşlarına katılmış. Irak’ta İngilizler ile savaşırken ayağına bir şarapnel parçası saplanıyor ve esir düşüyor. İki buçuk sene İngiliz’lerin elinde esir hayatı yaşıyor ve ancak esir mübadelesinden sonra 1918’de dönüyor.

Dedem Zekeriya Akın ise Galiçya’da savaşmış. Çok kanlı bir savaş olmuş ve giden askerlerimizin yarısı dönememiş. Balkan’ları bize çok anlatırdı. I. Dünya Savaşı sonunda evlerine dönüyorlar.

Üç ayrı kardeş, üç ayrı cepheden sağ salim evlerine dönmüşler. Mondros Mütarekesi sonrasında. Sene 1918.

Bölgemize Rum Çeteleri Baskın Yapmaya Başlayınca Üç Kardeş Dedemler ve Bir Öğretmen, Millî Teşkilatı Kurmuşlar

1919’dan itibaren Rum Çeteleri bizim buralarda Türk köylerini basmaya başlamışlar. Arından da Yunan ordusu gelmiş zaten.

Dedemler üç kardeş, bir öğretmen arkadaşlarıyla birlikte toplam dört kişi, dedem Zekeriye Akın’ın evinde bir komite kuruyorlar.Dedem Ömerağa’ya, Sıraköy’ünden iç güveysi gelmiş. O evde dört kişi komite kurmuşlar ama elde silah yok! Tek bir çift kırma var. Böylece millî teşkilatı kurmuşlar.

Önce Mehter Köyünden birisinden mavzer alıyorlar. Sonra bir tane Alman mavzeri daha buluyorlar. Bakıyorlar silah yok, hâli vakti yerinde olanların silahlarını kendilerinin temin etmelerini istiyorlar. Bu arada beş tane Rum askeri öldürüp beş silah da öyle temin ediyorlar. Toplamda yirmi silahları olmuş.

Millî Teşkilatta; Ana Komutan Halit Molla, Sağ Cephenin Zekeriya Akın, Sol Cephenin İbrahim Pehlivan

Bir mavzerle başlayan çete 300 atlıya kadar çıkıyor zamanla. Ana komutan Halit Molla, sağ cephe komutanı dedem Zekeriya Akın, sol cephe komutanı Kaymaz Köyü’nden İbrahim Pehlivan diye birisi. Ağva’dan Karasu’ya kadar Adapazarı dâhil, Adapazarı’ndan Karadeniz’e, bu bölgeyi koruyan bir teşkilat. Hatta İpsiz Recep’le alışverişleri de olmuş. Çünkü o da silah getirip götürüyor.

Ben küçükken pek dinlemezdim ama yaşlandıkça fark ettim ki çok çetin bir savaşın içine girmişler ve çok faydalı olmuşlar.

Zekeriya Dede’m, Orta Boylu, Mavi Gözlü, Beyaz Tenliydi. Askerde Çok İyi Bir Nişancı, Çok Cesaretli ve Gözü Kara Biriymiş

Zekeriya Akın Dedem askerde çok bir iyi nişancı ve usta atıcıymış! Çok cesaretli ve gözü karaymış. Önemli özelliklerinden biri de sesinin gür olması. Halit Molla da aynı şekilde.

Zekeriya Akın, fizik olarak orta boyluydu. Mavi gözlü ve beyaz tenliydi. Yemek yemeği çok severdi.

Çok becerikliydi; elinden her iş gelirdi. Saat tamir ederdi, diş çekerdi, iğne yapardı. Gömlek, pantolon biçerdi, dikiş dikerdi, yemek yapardı. Babam da aynı öyleydi. Yeter ki bir defa görsün. Bakın, Fethi abim de dedeme ve babama benzer bu yönüyle.

Halit Molla, Dedemden Kısa, Toplucaydı. Bir Ayağı Aksardı. Çok Gür Sesliydi

Halit Molla ise fizik olarak orta boya yakındı. Dedemden biraz daha kısaydı. Toplucaydı.

Biraz ayağı aksardı yani topallardı. Askerde Bağdat Cephesi’nde ayağına şarapnel parçası düşmüş derlerdi. Ondanmış hafif aksaması. Halit Molla çok gür sesliydi.

İki Kardeş Zıt Karakterdeydiler: Biri Dindar Öteki Eğlenmeyi Bilen Biriydi

Halit Molla ile Zekeriya Akın, birbirlerine zıt karakterde insanlardı. Mesela annelerinin hanesine, Hocaoğlu Köyü’nde bir düğüne gitmişler, iki kardeş. Yeğenleri Faik Altay, kardeşi İsmail’i evlendiriyormuş. Sene 1960. Halit Molla yeğenine çıkışmış: “- Ya Faik, yakıştı mı bu sana, kardeşinin düğününe köçek getirmişsin?” Kızmış yeğenine yani. Sitem etmiş.

Zekeriya Dedem de: “-Faik ben de kızgınım sana. Niye bir tane getirdin, keşke iki tane olsaydı” demiş. Yani birbirlerine iki tane zıt kardeşten bahsediyoruz: Biri dindar, diğeri daha eğlenceye düşkündü. Bu arada Zekeriya Dede’m ud çalar, şarkı da söylerdi.

Halit Molla da Zekeriya Dede’m de Gözü Tok Adamlardı. Yalan Dünyanın Malında Gözleri Yoktu

Ama ikisi de gözü tok adamlardı. Malda mülkte, reklâmda, şöhrette gözleri yoktu. Fırsatçı değillerdi hiç.

Öncelikle şunu belirteyim: Halit Molla da Zekeriya Akın da hiçbir millî bayramı kaçırmazlardı.

1938 yılında civarda hiçbir yerde okul yokken bizim Kızılcaali’de beş sınıflı okul vardı. Millî bayramlarda okula gider, sınıfta bir köşeye oturur, şiirleri ve konuşmaları dinlerlerdi iki kardeş.

Halit Molla’nın da Zekeriya Akın’ın da en sevdikleri şiir Unutma şiiridir.

Ezberimden okuyayım bu şiiri burada. Bu arada çok araştırdım, şairini bulamadım; yani yazanı belli olmayan bir şiirdir Unutma. Ama 1930, 40, 50’li yılların çocuklarının ezbere bildiği bir şiirdir. Benim de ezberimdedir. Unutma şiirini ikisi de çok severlerdi.

Zekeriya Akın ‘Karşımızda Sadece Rumlar Olsaydı Bu Kadar Uzun Sürmezdi. Bizi Asıl Uğraştıran İçimizdekilerdi’

Burası yani Adapazarı, Kandıra, Kaynarca… Burası İstanbul’a yakın. Padişaha yakın bir yer. Onların bu tercihlerine ve hizmetlerine gerçekten benim aklım ermez oldu. Padişah yerine Anadolu hareketinin, Kuvayı Milliye’nin yanında yer almak büyük bir cesaret, o günün şartlarında.

Çünkü Zekeriya Akın Dede’min bir sözü vardı bize:

“- Oğlum, biz savaştık. Eğer karşımızda sadece Yunanlılar, Rum ve Ermeniler olsaydı bu savaş bu kadar uzun sürmezdi. Bizi asıl uğraştıran, içimizdekilerdi” derdi.

Büyük hizmet etmişler. Ama devlet onlara ne kadar sahip çıktı? İsimlerini bir okula bile vermiyor. İnşallah yüzüncü yılda bu ayıp ve kusur giderilir. Biz de minnettar oluruz bir okula isimlerini verenlere.

*: Emekli sınıf öğretmeni Mustafa Yaşar Akın ile 14.4.2021 tarihinde Sakarya - Kaynarca İlçesinde evinin bahçesinde yaptığım söyleşinin metnidir.

Zekeriya Akın’ın büyük oğlu Mehmet Zeki ve gelini Fatma. (Mustafa Yaşar Akın Arşivi)

Mustafa Yaşar Akın Ailesi. (Mustafa Yaşar Akın Arşivi)

Yarın: Yeğeni İsmail Altay, Dayısı Halit Molla’yı Anlatıyor