TORUNU TALAT AKIN: “Atatürk’ün İsteğiyle Bölgemizdeki İlk Milli Teşkilatı Kuran Aşır Ali Dede’mdir”

Ben 1939 Kaynarca Sıraköyü doğumluyum. Halit Molla’nın ağabeyi Aşır Ali’nin torunuyum. Adapazarı’nda uzun yıllar ticaretle iştigal ettim. Şu anda Adapazarı Yenikent’te Camili’de, kızım Berrin ile birlikte yaşamaktayız. Ayrıca evli olan Eruğrul (1959) ve Erdoğan (1963) isimli iki oğlum bulunmaktadır.

Büyüklerimizden duyduğumuz şu: Aşır Ali Dede’miz, Çanakkale’de Atatürk’ün askeriymiş. Atatürk, Samsun’a giderken yaverlerinden birini, eskiden tanıdığı ve parola verdiği askerlere göndermiş. Yunan işgaline Anadolu’da sivil ayaklanmayı başlatabilmek için. Yaver de Aşır Ali Dede’me gelmiş, parola şu bu. Tamam. Sekiz on gün bizde kalıp Aşır Ali Dede’mizin öncüğülünde ilk Millî Teşkliat kuruluna kadar da girmemiş. Yani Adapazarı ve havalisinde düşmana karşu oluşturulan ilk sivil hareket, millî teşkilatı dedemiz Aşır Ali kurmuş.

Benim bildiğim; Yunanlılar Sakarya Nehri’nden Sinanoğlu tarafına geçiyorlar. Aşır Ali Dedemler Seyifler Köyü tarafındalar. Sabaha yakın, yarı karanlık, sisli bir ortam. Göz gözü pek görmüyor. Dedem bir ışık yakıyor. Yunan askerleri o ışığı görerek, ışığa doğru ateş ediyorlar. Kurşun Aşır Ali Dede’min ayağına isabet ediyor. Dedem yaralanıyor. Durumu öğrenen Halit Molla, yavaş yavaş ağabeyini çekiyor cephe gerisine. Öküz arabasına bindirip köye getiriyorlar. Doktor nerede? Doktora yetiştiremiyorlar maalesef. Aşır Ali Dede’miz kan kaybından vefat ediyor, şehit oluyor.

Aşır Ali Dedem Şehit Olunca Milli Teşkilatın Başına Halit Molla Amcamız Geçiyor

Aşır Ali Dede’m üç erkek kardeşin en büyüğü. O şehit olunca işin başına bir küçük kardeşi Halit Molla geçiyor. Çetesiyle beraber, Ferizli, Söğütlü, Adapazarı, Geyve’ye kadar, her tarafı düşmandan temizliyor

Aşır Ali Dede’min maalesef hiçbir resmi yok. Nasıl insandır, boyu posu nedir, karakteri nasıldır, evde yanımızda hiç mevzu olmadı. Sonra da ben on iki yaşındayken Adapazarı’na geldik biz.

Aşır Ali Dede’mizle ilgili pek bilgi yok. Buna çok üzülüyoruz.

Halit Molla’ya biz Molla Dede diye hitap ederdik. Herkes de öyle hitap ederdi zaten.

Halit Molla Hafif Topallardı. Ayağında İngilizlerden Yediği Bir Kurşun Vardı. Bu Kurşun Benle Öte Dünyaya Gidecek Der, Çıkarttırma Fikrine Karşı Çıkardı

Halit Molla, kısa boylu şişmanca biriydi. Ayağında mermi vardı. Hafif topallardı bu yüzden. Bağdat cephesinde savaşta kurşun girmiş çıkmamıştı. İngilizlerden yediği bir kurşunmuş. Babam ‘şunu çıkarttıralım amca’ dedi kaç kere, hatırlıyorum. ‘Bu kurşun, öte dünyaya benle gidecek artık’ der, kabul etmezdi. Öyle de oldu.

Malum, benim babam Niyazi Akın, Halit Molla’nın ağabeyi Aşır Ali’nin oğluydu. 1951 senesinden itibaren biz Adapazarı’na taşınıp kendi evimizde oturduk.

Halit Molla Adapazarı’na her gelişinde yeğeni olan babama gelirdi. Babamla çok iyi anlaşır, dertleşirlerdi. Hatta şakalaşırlardı. Molla Dede’m gelince biz de çok sevinirdik.

Ben askerdeydim. Terhisime bir ay kadar kalmıştı. Kalbinden rahatsızlanmış. Adapazarı’na doktora getirmişler. On beş gün bizde kalmış, tedavisine bizde devam edilmiş. Ramazandı. Bayrama köyde girmek istemiş. Götürmüşler. Bayramın son akşamı da vefat etmiş. Ben askerde olduğum için cenazesine maalesef katılamamıştım.

Molla Dede yemeyi severdi. Ama yemek seçmezdi. Karaağaçdibi’nde doktur Adil Bey vardı. Kalp hastalığı nedeniyle ona perhiz vermişti. Son zamanlarında perhiz yaptığından yemek seçer olmuştu mecburen.

Biz 20 Kişilik Kalabalık Bir Hanede Büyüdük. Halit Molla Bize Hiç Ama Hiç Üveylik Hissettirmedi

Biz zaman zaman köye giderdik. Kardeşim Hayati ile birlikte. Saçlarımız biraz uzunca olurdu. Başımızda ne varsa açar bakardı. Ölçerdi. Getirin kırkalım derdi. Uzun saç, büyürken sizi sıkar derdi. Makinayı eline alır kafalarımızı kırkardı.

Biz 20 -25 kişilik büyük bir hanede büyüdük. Halit Molla kendi çocuk ve torunlarıyla, bizileri hiç ama hiç ayırdetmezdi. Herkes ona çok saygılıydı. O da hepimizi hiç ayırmazdı. Biz hiç ama hiç üveylik hissetmedik. Evde hiçbir tartışma, gürültü, anlaşmazlık hatırlamıyorum.

Gördüğüm şuydu her zaman: Bir ortamda bir cemiyette Halit Molla varsa, herkes ona sorar, o karar verirdi. Ona müthiş saygı ve hürmet vardı çünkü.

Köyümüzde yapılacak her ortak işe, camiye, okula, bayrama, cemiyete… Halit Molla karar verir, onun direktifleri uygulanırdı. Eskiden ona sorulmadan köyde bir şey yapmazdı.

Yaşlanınca da köyümüzde Emin’in babası Çakır Mehmet’e ‘köyün işlerine artık siz bakın’ demişti. Çünkü medreseyi bitirdiği için, o günkü şartlarda eğitimli sayılırdı.

Biz köyde büyümüştük. 1940’larda - 50’lerde, Zekeriya Akın Amca’m ağabeyine sık sık gelirdi. Halit Molla da ona giderdi. Birbirlerine çok sık gider gelirlerdi. O atla gelir, bizimki de atla giderdi. Zekeriya Amca’m küçük olduğu için, daha sık gelirdi tabii. Abisini, büyüğü olarak çok sayardı. Başka zaman çok atılgan olan Zekeriya Amca’m, Halit Molla’nın yanına gelince, daha sakin ve saygılıydı. Ağır hareket eder, ağabeyim ne diyecek diye dikkatlice dinlerdi.

Her Sene Kasım Aralıktan Harmana Kadar Komşu Köylerden Gelip ‘Mollaga Açız, Bize Buğday, Mısır’ Diyen Herkese Verirdi. ‘Esir Düştüğümde Ot Yedim Ben, Açlığı İyi Bilirim’ Derdi

Her sene Kasım, Aralıktan sonra, kapımızdan misafir pek eksik olmazdı. Abdürrezzak, Köçekkışla, Levent, Fındıklı’dan gelirler, Mollaga açız, bize buğday ver, mısır ver. Çoçuklar aç derlerdi. Biz doğru dürüst toplu mahsül satmazdık. Mahsül çıktığı zaman satıp da toplu para aldığımızı hatırlamam ben. Halit Molla, gelen herkese verir, dağıtırdı çünkü. Ta harmana kadar... Zamanı gelince ya parasını verirlerdi veya borçlarını bize çalışarak öderlerdi.

Halit Molla Amca’m, hem tok gözlüydü hem de yufka yürekliydi. Kapısına gelen hiçkimseyi boş çevirmezdi.

Çünkü şöyle derdi, ‘biz Arabistan’da İngilizler’e esir düştüğümüz zaman ot yiyerek hayatta kalabildik, çok açlık çektik, açlığı iyi bilirim.’ Eklerdi: ‘Açız dendiğinde onlar aklıma geliyor, dayanamıyor, veriyorum.’

Sebiller Altında değirmemiz vardı bizim. Toplu para aldığımız yoktu gerçi ya. Un yapacak da hak alacaksın. Kazandığı hakkını da unu olmayan garibanlara dağıtıyordu Halit Amca’m. Veren veriyordu, vermeyen vermiyordu, orasını Allah bilir.

Kurtuluş Savaşı bitince Atatürk, Ankara’ya çağırmış bunları. Dedem Aşır Ali şehit olduğu için, yerine kardeşi Halit Molla Dede’miz gitmiş. Kazım Kaptan, Osman Kaptan adlarındaki diğer çete reisleri de gitmiş. Atatürk’ün huzurundalarmış.

Bizzat Atatürk Halit Molla’ya ‘Kaç Dükkân Ev Tarla Alırsan Al, Hakkındır’ Demiş, O da ‘Hayır Paşam, Alırsam Adapazarı’nı Menfaat İçin Kurtarmış Olurum’ Sözleriyle Kabul Etmemiş. Kazım ve Osman Kaptanlar Birer Çiftlik Almışlar

Atatürk sormuş: ‘Adapazarı’nı kurtardınız. Teşekkür ederim. Düşmandan çok sayıda dükkân ev mal mülk tarla çiftlik kaldı. Bu ganimet sizin hakkınız. Neler istiyorsunuz? Söyleyin?”

Halit Molla: “Ben hiçbir şey istemiyorum. Ben bir şey kabul edersem, memleketi menfaat için kurtarmış olurum. Benim malım mülküm var Paşam” diye cevap vermiş.

Atatürk bu kez: “Halit Molla. İyi düşün. Hiç olmazsa beş on dükkân al, çoluk çocuğun faydalansın. Sen otur, çocukların işletsin” demiş. “Hayır Paşam, hayır. Ben kabul edemem. Bana düşen hakları, evi barkı olmayanlara, geçinemeyenlere dağıtın” demiş.

Duyduğumuza göre, aynı toplantıda, Adapazarı’nın kurtuluşunda Halit Molla Çetesi kadar olmasa da az çok katkısı olan Osman Kaptan ve Kazım Kaptan, birer çiftlik almışlar. Aralık, Yazlık tarafından. Onlara büyük tarlalar vermişler. Bizim dede kabul etmemiş. Hiçbir şey almamış.

Benzer Bir Durum da Ankara Caddesi’nde Yaşanmıştı. Halit Molla Kendisine Düşen Evi, Bir Arkadaşına Hediye Etmişti

Adapazarı yetkilileri de Halit Molla’ya, Ankara Caddesi’nde bir konutta ‘al’ diye ısrar etmişler. Onu da kabul etmemiş. Çok ısrar ettiklerinde de o evi, evi olmayan arkadaşı Raif Küpçüoğlu’na verdirtmiş. O aile oturuyordu o evde, iyi hatırlıyorum. Ahşaptı. Sonraları yenilendi.

Molla’nın yetkililere ‘Benim ve çocuklarımın yerleri yurtları, malları mülkleri var. Hakkıma ne düşüyorsa evi barkı olmayanlara dağıtın lütfen’ sözleri uzun yıllar konuşulmuş.

YARIN: ZEKERİYA AKIN’I TORUNLARI ANLATIYOR

Talat Akın; Aşır Ali’nin Niyazi Akın’dan olma torunu, 1939 Sıraköyü doğumlu. Niyaz Akın’ın en büyük çocuğu. 28.5.2021 tarihinde telefonda Fahri Tuna’ya anlattıklarından.

Niyazi Akın (Tüccar)

Akın (Tüccar) Hayati Akın (Öğretmen)