YABANCI TABELA İSTİLASI

            Hemen bütün şehirlerimizde görülen yabancı isimlerle tabela yozlaşması, Sakarya’mızda da yoğun bir şekilde görülmektedir.

            Nerdeyse ticaretin ana kuralı haline gelmiş bu durum, bir ülkenin kendi dil ve kültüründen kopmasının, kimlik kırılmasına uğramasının bariz ve en vahim örneklerinden  biridir.

             Şehrin önemli caddelerinden, AVM, market ve en küçük mağazalarına, lokanta, kafe ve berberlerine kadar bu durumu gözlemlemek mümkün.

              Bir gece vakti, yabancı birini bizim caddelerimizden birine havadan indirsek ve ilk izlenimini sorsak, buranın bir Avrupa ülkesi olduğu kanaatini  ilk bakışta söyleyecektir.

             Oysa, ismimizi gavur ismi koymadığımız gibi, aynı hassasiyeti işyerimizin tabelasında da göstermeliydik, göstermeliyiz. Hasan’ı Hans yapmayan bir Müslüman, nasıl olurda dükkanında Hans’a ait isimler kullanabilir?

              Başta Belediyeler olmak üzere, Vilayet İdaresi, Ticaret ve Sanayi odaları, Borsalar, Esnaf odaları, basınımız ve fert fert her bir vatandaşımız  bu konuda üzerine düşeni yapmamakta, milli kültür ve dilin aşınması ve yozlaşmasına karşı en küçük bir tedbir almamaktadırlar. Büyük sorumluluk ve vebal altındadırlar.

                                       İŞYERLERİNDE YABANCI MÜZİK ÇALMA

               AVM, market ve birçok mağazamızda yerli müzik yerine, yabancı müzik tercih ediliyor ve çalınıyor. Bunu anlamak mümkün değil.

                Türk Halk müziğinden, Sanat müziğine, Türk Pop müziğinden Arabeskine, yerel müziğe kadar, enva çeşit müziğimiz var. En hareketlisinden en yavaşına, en oynağından en sadesine, en neşelisinden en hüzünlüsüne kadar müzik çeşitlerimiz var ve bu konuda çok zengin bir mutfağa sahibiz. Bunlar dururken, yabancının, gavurun müziği, benim ülkem de, benim  alışveriş merkezimde, marketimde veya mağazam da, kafem de, kahvem de, düğünüm de, eğlencem de niye çalınır?

                  Acaba Paris, Londra, Berlin veya bir başka Batı şehrinde, o şehrin yerlileri işyerinde Türk müziği çalıyor mu, çalar mı? Bu gavur müziği aşıklığı nedir, nereden geliyor ve nereye hizmet ediyor!?

                  Benim ülkem de, benim iş yerim de, benim düğün ve eğlencem de benim müziğim çalınmalı.

                                                 DİL DE YOZLAŞMA

                 Türkçemiz büyük bir saldırı altında. Bir yandan dışarıdan, Batı Aleminden gelen kelimelerle, diğer yandan uydurulmuş kelimelerle yok edilmeyle karşı karşıya. Bırakınız  dedem Osmanlıyı anlamayı, daha dün yazılmış İstiklal Marşı’mızı, Mehmet Akif’i bile anlayamaz olduk.

                 Bir yandan “güle güle” demek yerine “bay bay” derken, diğer yandan yüzyıllardır kullandığımız “cevap” kelimesi yerine  uydurulmuş “yanıt” kelimesini kullanmaya, otelimize “Büyük Otel” demek yerine, “Grand Hotel” demeye başladık.

                 Bu gidişle, bizden sonraki nesil de bizi anlamayacak ve sürekli birbirinden kopan, birbirini anlamayan, anlayamayan kuşaklar haline geleceğiz. Geçmişimizle bağımız kopacak, köksüz bir millet haline geleceğiz.

                     Bu konuda da maalesef ne hükümetlerin, ne TDK’nun, ve ne de yerel de  Valilik, Belediyeler, Üniversiteler, basın, meslek odaları  ve  STÖ’nin zerre çabası görülmemektedir. Yozlaşma ve çürümeye herkes seyirci olmaktan öte, katılmakta, akıntıya kapılmaktadır.

                                             GİYSİLER DE YABANCI YAZILAR

                      Bir başka dil ve kültür erozyonu da, özellikle gençlerin giydiği elbiseler üzerindeki yabancı yazılar da göze çarpıyor.

                      Bir çoğu ne anlama geldiğini bilmeden, önünde ve arkasında İngilizce yazılar olan tişörtler, kazaklar, gömlekler veya kabanlar giymektedir. Tercüme edildiğinde son derece sakıncalı ifadeler bile taşıyan bu yazılar da, dil ve kültürel olarak nasıl çürüdüğümüzü, nasıl erozyona uğradığımızı, kimliğimizin nasıl kırıldığını bariz olarak görmek mümkün.

                       Bir Müslümanın sırtında, dil ve kültürüne ait olmayan bir yazı nasıl yer alabilir?

                            OKUL MALZEMELERİNDE YABANCI YAZI VE RESİMLER

                       Ne yazık ve ne acıdır ki, daha ilk mektebe yeni başlayan körpecik çocuklarımızın çanta ve defterlerinin üzerinde yabancı  yazı ve resimler yer almakta, dünyaya yeni gözünü açan evlatlarımız, daha ilk yıllarında yabancı dil ve kültürle tanıştırılmakta, kendi dil ve kültürü dışında temelleri atılmakta, yetiştirilmektedir.

                       Oysa, çocuklarımızın çanta ve defterleri üzerinde bize ait bir dil ve bizim kültürümüze, tarih ve medeniyetimize it resimler yer almalıdır.

                      Devlet ve Milli E. Bakanlığımız bu işin neresindedir? Partilerimiz bu işin neden farkında ve düzeltilmesi için bir çaba içinde neden değildir? Basınımız ve STÖ’miz neden bu konuda duyarlılık göstermemektedir. Halk olarak bunun neden farkında ve bilincinde değiliz?

                                         VE “MODA” İLE GELEN KİMLİK EROZYONU

                       Özellikle genç bay ve bayanlarımız moda denen belanın en büyük taşıyıcıları olarak, saç yapılarından tutun da, giydikleri kıyafetlere kadar, İngiliz, Fransız ya da bir başka Hıristiyan ülke insanlarından görünüm olarak hiçbir farkları kalmamıştır.

                       Hususen saç kestirme  şekillerine bakınca, bırakınız milli bir kimliği, gece aniden önünüze çıksa çarpılacağınız şeytani kıyafetlerle, gelecek adına endişe doğurmaktadırlar.

                       TESETTÜR BİLE ÇIĞIRINDAN ÇIKMIŞ, ALBENİ /CAZİBE HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ, GİYİNMİŞ ÇIPLAKLIK HALİNE GELMİŞSE, yozlaşma ve çürümenin boyutunu tahmin etmek zor değil. KAPİTALİZME ABDEST ALDIRDIK YA DA ABDEST ALANLARI DA KAPİTALİZM BÜNYESİNE ALDI! ASSİMİLASYON VE ENTEGRASYON TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR!

                       Özet olarak milli kültür ve dilimiz açısında büyük bir erozyonla karşı karşıya bulunduğumuzu görmekte ve yetkililerin hiçbir şey yapmadıklarını müşahede ediyor, ivedi vazifeye çağırıyoruz.