Üstat Necip Fazıl’ın “Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya” deyip o unutulması mümkün olmayan şiirine konu olan “Sakarya Nehri’nin” ne çilesi ne de kirlenişi bitecek gibi değil, neredeyse!

Nasıl derseniz, sayacak o kadar çok sebep var ki…

Hangi birine el atsan, bu dertli nehrin gözyaşlarına rastlarsınız, bulgur bulgur dökülen…

Etrafına dizilmiş fabrikaların açılış raporlarında “atık sularını nehre boşaltmayacağına” yönelik uyulması kesinlik arz eden şartlar belirtilmişken madde madde, buna uyulmayışı ile nehrin başına gelmedik kalmadı bugüne değin…

O nedenle yazımızın başlığını “Dertli nehir” koyduk…

Gecenin geç saatlerinde, dünyanın belki de en lezzetli balıkları arasında yer alan o güzelim “yayın balığı” yanında, nehirle denizin birleştiği yerde yaşayan “tirsi balıklarının” ölümüne yol açan zehirli atık suların nehre salınması, inanın insanın içini acıtıyor…

Anlaşılan bu konuda cezalar caydırıcı olmaktan uzak…

İlimize adını veren, doğduğu yerden denize döküldüğü son noktaya kadar her geçtiği yere hayat öpücüğü konduran bu güzelim nehri, böylesine ve bi-perva kirletenlere ve bunca feryada-figana rağmen buna mani olamayan anlayışa, gel de “yuh olsun” deme!

Hal böyle oluna, yer yer cansız balıklar bir bütün halinde nehrin yüzünü kaplar, alınan önlemler kısa sürede unutulur ve o vahşet yeniden başlar…

Öyle olduğunu gösterir balık katliamları, alınan önlemler olursa böylesine yüzeysel, ne ilktir ne de son olacaktır…

İnsan ya da devlet nasıl olur da böyle bir suça kayıtsız kalır ya da döner sırtını…

Bakalım bundan sonra nasıl alınır önlem…

Nasıl temiz kalır güzelim Sakarya Nehri ve hayat bulur o güzelim balıklar…

Bekleyeceğiz…

Dün olduğu gibi bugün de…

Zira yazmaktan öte elimizden başka bir şey gelmiyor…

Bu duygularla, ilimiz ve ülkemiz adına son derece hassas bir konuda elini değil, gövdesini taşın altına koyacak yetkililere “Orkideler”, o güzelim balıkları zehirleyen anlayışa ise “Zehirli zakkumlar” gitsin istedik…

İsteriz ki tez elden geçilsin harekete…

Dönüşsün Sakarya Nehri berekete…