Bizde soyadları daha çok Artvinli-Bayburtlu –Ürgüplü-Vodinalı gibi baba-dede memleketi  veya Hacıoğlu, Hocaoğlu gibi din kökenli ya da Şimşek, Acar, Mert, Atasoy  gibi seçilmiş, yahut ta ailenin  eski yıllardan beri yaptığı mesleklerden dolayı   Aşçıoğlu, Semercioğlu, Müderrisoğlu, Uncuoğlu Demircioğlu, Bostancıoğlu  olur... Fakat milletimizin   mesleğinin  ya memurluk ya da çiftçilik  olduğu  cumhuriyete ve soyadı kanununa kadarki  eski yıllarda ülkemizde para kazandıran sanatları yapanlar rum,ermeni,yahudi gibi azınlık vatandaşlar olduğu  ve soyadı kanunu çıktığı zaman zenaatkâr kökenli vatandaş çok fazla olmadığı için soyadlarımızda meslek adlarına fazla rastlanmaz..
Diğer ülke  insanlarının  soyadı seçiminde yaptıkları tercihlere bakarken  milyonlarca insanımızın yaşadığı Almanya’yı ele alalım.
Almanya’da en fazla kullanılan  soyadları listesinin ilk sıralarını meslek isimleri oluşturuyormuş.. Bu da Almanların bugün ulaştıkları zenginliğin, yüksek ekonomik seviyenin sebeplerinden birini anlamamıza yaramaktadır.Aileler  bizim gibi 90 değil 2-300 yıldan beri para kazandıran sanatlarla uğraşmış,para biriktirmiş..
Almanyada yaygın olan soyadlarının sıralı listesi şöyle :

  1-Müller  :
değirmenci

  2-Schmidt  :
demirci

  3-Schneider:
terzi

  4-Fischer    :
balıkçı

  5-Meyer     :
çiftçi

  6-Weber    :
dokumacı

  7-Schulz    :
polis

  8-Wagner  :
Oto sanatçısı
  9-Becker    :
fırıncı

10-Hoffman:  mahkeme adamı
  
     ***
Müller kelimesinin anlamının ‘Değirmenci’ olduğunu öğrendik, lâfı şu günlerde dünya kupasının oynandığı futbola bağlarsak, listede o soyadının birinci sırada olduğunu görünce Alman milli futbol takımında sık sık Değirmenci soyadlı  futbolcuların yer almasını anlasak ta  her zaman hücum oyuncusu olmasına ve  bu Müller’lerin hepsinin de  iyi golcü olmasına gel de şaşma. Bu ne tesadüftür..
     ***
Dünya kupalarını 1958 den itibaren gazeteler ve radyolardan izlemeye başladık. O  yıl Brezilya milli takımı dünyayı kendine hayran etti.. Pele,Vava,Zagallo,Gilmar ,Didi  onlardaydı.. Ama bir sağaçık Garrincha vardı ki  görülmüş şey değildi, bizim Lefter benzeri çalımlarla 3-5 kişiyi peşine takar giderdi..Finalde İsveçi yenerek şampiyon olmuşlardı.. O kupa’nın filmini 1962’de Beyoğlu Atlas sinemasında seyrederken herkes Garrincha’nın çalımlarına hayran olmuştu..
     ***
1973 yılında önce Maltepe’ye sonra Keltepe’ye konan yansıtıcı antenler sayesinde Adapazarı’nda televizyon yayınları seyredilmeye başlandı.. 1974 te de Dünya kupasını ilk defa televizyondan seyredebildik.. Finale Hollanda ile Almanya kaldı. Hollanda’da Cruyff, Neeskens, Almanya’da ise kaleci Maier, Vogts, Breitner ve  liberoda muhteşem Beckenbauer vardı  fakat galibiyet golünü atma görevini Avrupa’da Bomber (Bombacı) diye isim takılan Değirmenci üstlenmişti.. Gerd Müller  sağıyla soluyla kafasıyla atıp bütün dünyada meşhur olduğu gollerin sonuncusunu o dünya kupasında atınca Hollanda’yı da 2-1 yenerek şampiyon oldular..                               
                       

Üzerinden kırk yıl geçti , bu yılki kupada da Alman takımında gene bir Değirmenci var,bir başka Müller  gene hücum oyuncusu ve gene attığı goller Almanyayı  kurtarıyor..
     ***
Dünya Kupası maçları TRT’de izlenirken  maç sırasında spikerin yanına oturup yorum yapacak Fatih Terim, Mustafa Denizli, Hikmet Karaman,Sergen Yalçın,Ali Gültiken  ve onlara benzer pek çok deneyimli futbol adamı yerine hayatında futbol oynamamış, futboldan ancak senin benim kadar anladığı konuşmalarından belli olan , ,topa bir vurmaya kalksa kendi ayağına vurup ayağını kıracak tipte  birini yorumcu diye kimin ve niçin tayin ettiğini   kimse anlamadı.(Dedikodulara bakılırsa TRT Genel Müdürü’nün arkadaşıymış)
     ***
Brezilya’nın Dünya Kupası sırasında  bize gösterdiği yüzü ‘Bayramlık’ yüzü imiş.. Sahnenin arkasında gecekondularla dolu şehirler olduğunu öğreniyoruz.. Fakir insanlara harcanabilecek paraları bir ay kadar sürecek  maçlar için  acımadan tüketen yöneticilere duyulan öfke evlerden taştı sokaklara döküldü.. Haksızlar mı?.. Göstericilerden birinin elindeki pankartta “Paraları eğitime harcayın” yazıyordu.. Halkın  hayat seviyesini yükseltmesini okul ve hastane yapmasını bekledikleri hükümet  paraları bir aylık  tantanaya harcayınca ne kadar kızsalar haklılar.. Maçlar bitip bütün yabancılar  memleketlerine gidince hastane ve okul ihtiyacı olan kalabalık semtlerdeki insanlar  büyük paralarla yapılmış stadyumlarla başbaşa kalacaklar..
Uzun lâfın kısası : “Ayranı yok içmeye- Atla gider gezmeye” dedirtmemek lâzım.. ‘Bizde de Olimpiyat yapılsın, Dünya Kupaları yapılsın’ diyenler ve  İstanbul’daki Olimpiyat stadına trilyonları dökenler   bu protestolardan  ibret alsalar iyi olur..