Defalarca dile getirdik, şehir merkezini çevreleyen sokakları düzenleyin, gelişi güzel parkın önüne geçin diye. Çift yönlü araç parkı sokakları daraltıyor ve iki aracın geçişi imkânsız hale dönüyor.

Ya araç parkını engelleyeceksiniz ya da tek yönlü trafik akışı sağlayacaksınız, aksi hal her gün sokaklar gerilime sahne olmaya devam edecek. Sorun her gün gözümüze batarcasına yaşanmakta, görmemezlikten gelmek meziyet ister, bugüne kadar yöneticiler bu hususta son derece başarılılar.

Hani meşhur bir hikâye var ya “ deve kuşu gibi başına kuma gömmek “ misali sorunu görmezden gelmeyi beceriyorlar. Meziyetinizi anladık ama sorun orta yerde duruyor.

Meselelere karşı sergilediğiniz duyarsız tavrınız da ki başarının onda biri kadarını sorun çözümü üzerinde gösterseniz, farklı bir şehirde yaşıyor olmak kaçınılmaz.

Yaşanılabilir iller değerlendirmesinin önemli fasılalarındandır şehir içi trafik akışı, onun içindir ki Marmara bölgesinin en geri kalmış ili olma özelliğimizi uzun yıllardır kimselere kaptırmıyoruz.

Hafif raylı sistem rüyasından hep birlikte uyandık, sanırım bu saatten sonra raylı sistem proje ve müzakeresi de gündemimize uzun yıllar uğramayacak.

En azından bir sonra ki yerel seçime kadar meşgul olmayacağız. Raylı sistemi çalıştıramıyorsan, lastikli araçla bireysel ve toplu taşımaya devam edeceksin demektir.

Şehir merkezinde istimlak yapamıyorsanız ki bu imkânsız, dolayısıyla cadde ve sokak genişletme olanağına da sahip değilsiniz demektir. Elinize kalan, araç parkını engellemek trafik akışını tek yönlü hale dönüştürmek.

“Amerika’yı yeniden keşfetmek” gerek var mı.

Ekonomik ömrünü tamamlamamış kaldırımların sökülerek yeni kaldırımlar inşa etmenin sağlayacağı hiçbir fayda yok, estetik dâhil.

Günlük çözümler üretmek ekonomik kaybın yanında, zaman kaybından öte bir durum değil.

Şehir merkezini düzenleyemeyen, çevreleyen bölgelerde ki sorunla nasıl yüzleşsin.

Kısıtlı bütçelerle yatırım yapamamaktan dertlenen yerel yönetim ki vergi iadesinden kaynaklı merkezi bütçeden alınan payın düşüklüğü, her dönemin şikâyet konusudur.

Var olan kısıtlı imkânları da plansız ve beceriksizce kullanmakta.

Belediyeciliği kaldırım ve parke taşından ibaret görürseniz kat edeceğiniz yol uzak değil. Fert başı borçlanmada ilk sırada yer alıyor Sakarya Büyükşehir Belediyesi, borç batağı içerisinde yüzüyoruz.

Hal böyle olunca da keşmekeş trafik akışı, gerilimin yüksek olduğu sokak arası yoğunluğu yaşamak kaçınılmaz son oluyor.

Örnek teşkil edecek, özgüvenle anlatabileceğimiz ve şehrin kimliği diye tarif edeceğimiz hiçbir alanımız yok. Var olan alanlarımız da mutlak eksiklikleri ile ön plandalar.

Şehri simgeleyen ve ilk görüntümüz olan, buluşma adresi olması için şekillendirilen kent meydanı ( demokrasi meydanı ) içinde bulunduğu görüntü kirliliği, yıllar yılı şikâyet konusu sonuç malum..!    

Resmi törenlerin yapıldığı Atatürk anıtının bulunduğu alan ve görseli, şehrin ne olduğunu göstermeye yetiyor da artıyor da.

Birçok kez anıtın eski yerine alınması ya da bulunduğu alanda düzenlenmesi talebi ve şikâyeti iletildi, basının da ısrarla gündemi ve takibi oldu.

Sonuç: Görüntü kirliği eşliğinde Atatürk anıtı varlığı dahi belli olmayacak durumda.

Böylesi önemli ve çözümü basit bir meseleyi bile çözmedik.

Şehrin her tarafı eksik, neresine tutsan elinde kalır.

Deveye “ Boynun neden eğri?” diye sormuşlar “ Nerem doğru ki demiş” misali sokağından caddesine, parkından meydanına, şehir içi trafiğinden Ada trenine kadar dökülüyoruz.

Sihirli bir el dokunacak sorunlarımızın tümü son bulacak.

Masal kahramanı gelecek sorunlarımızı çözecek, tek kalan hayalimiz.