Aylar öncesinde cahilinden okumuşuna, şarlatanından ciddi gözükenine, eli kalem tutandan maşa tutana herkesin bir ağızdan ima ettiği darbe senaryoları gerçek çıktı…

Darbe söylentileri sıradan bir şeymiş gibi bilinç altına yerleştirildi…

Arkasından da “Aman olmasın, olursa da evinizden kafanızı çıkarmayın, sus pus oturun emi canlar” der gibi akıllar verildi…

“İktidarın indirilememesi halinde darbe seçeneği konuşulabilir...27 Mayıs benzeri bir müdahale olabilir...

Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse böyle bir müdahale kaçınılmaz... Erdoğan'ın yasa dışı yollarla da olsa, mutlaka indirilmesi gerekli...Türkiye için askeri bir müdahaleye ses çıkarmayız” gibi söylemlersözde vatan sevdalıları ve aydınlar tarafından dillendirildi…

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir açıklaması ile hesaplarını hızlı yapmak zorunda kalan bu darbecilere o zaman “Burası size dar-be” demiştik, dinlemediler…

Tüm hesaplarını materyalist bir bakışla yapan derin dünyanın adamları, yine aynı bakışla planlarını yaptılar…

Bu topraklardan sanki bir Çanakkale Savaşı yapılmamış, bir kurtuluş mücadelesi verilmemiş ve nicelerinin kanları ile tohumlar yeşermemiş gibi ümmeti kırma projesi gerçekleştirmek istediler…

Topa, tüfeğe, tanka uçağa tenezzül etmeden elleri ile savaşa giden insanların hikâyesi, hatırası ile büyümüş bir nesli nasıl korkutacaklarını hesap edememeleri en çok yanıldıkları nokta oldu…

Onlarca tankın, silahın karşısında çıplak elle savaş nasıl kazanılırmış artık dünya âlemgördü…

Osmanlı tokadının ne demek olduğunu herkes görmüş ve anlamış oldu…

Yaralı domuz misali daha hırçın vaziyette olduklarını yine köşelerden, açıklamalardan anlıyoruz…

Dışarıdan yapamadıklarını içeriden yapmak için ülkemizi ajanlar, fitneciler, kriptolar gözlemekte…

Bunun farkında olan hükümet meydanların boş kalmaması ile de mesajı vermiş oldu…

Şimdi daha dikkatli olma zamanı…

Düşman sağdan, soldan, yukarıdan, aşağıdan, cebimizden, başkasının cebinden, kiminin takkesinden, kiminin tespihinden, onun namazından, bunun sünnetsizliğinden, kahSuriyeli’yi kullanarak, kah başka şeyleri kullanarak yaklaşabilir…

Bilinmeli ki artık önümüzde yeni şehadet, yeni gaza yolları açılmıştır, karşımızda yeni Uhud’lar, Bedir’ler, Hendek’ler tezgâhlanmaktadır…

İstanbul’u almamız bir kez daha Batı’yı ortaçağ ruhuna sürüklemiş, elindeki tüm gücü ile plan yapmaya zorlamıştır… Bize düşen ise iman gücü ile karşı durdurduğumuz düşmanı yine iman gücü ile hazır vaziyette karşılamaktır…

O yüzden artık evlerimizde bedenimizi dinlendirirken aklımızı, kalbimizi, imanımızı uyanık tutmak zorundayız…

Gevşemek, korkmak, tembellik yapmak, üzülmek yok; geri dönüş de yok…

Okuduklarımız, dinlediklerimiz ve izlediklerimizde liderlerimizin en ufak mesajını dahi iyi okumalı, çok çalışmalı ve hazır vaziyette maddi manevi donanmalıyız…

İş sahibinin işini, dua sahibinin duasını, ders sahibinin dersini, dert sahibinin derdini Allah için yaşayacağı bir dönemdeyiz… Kısacası artık ahirzaman geldi de geçiyor…

Her şey anlık, süratli gerçekleşiyor…

Bir an duraksama olsaydı o gece neler olabilirdi, herkesin malumu…

Bir dahaki daha şiddetli olacaktır belki ama şu da bir gerçek ki milletçe de daha hazır olunacaktır…

Yıllar önce “Müslümanların elinden Kur’an’ı almadan onları yenemeyiz” diyenler yıllarca kocaman bir ümmeti birbirinden ayırdılar…

Şimdi tekrar aynısı yapmak için dini kullanacaklar, yeni dinler çıkaracaklar, mezhepleri ortaya atacaklar, o’cubu’cuşu’vu deyip ateş çıkaracaklar…

İşte bize o vakit meydanlarda diline, rengine, mezhebine bakmadan kol kola girip vatan müdafaasıyapmak düşecek…

Namazlarımıza, dualarımıza, takkelere, sarıklara, kılık kıyafete, gözün üstündeki kaşa mana arama zamanı değil…

Herkesin eline diline gözüne iman gözlüğü geçirmek ve müspet hareket etmek zamanı…

Bu dangalaklar bu saatten sonra eli ile tankları durduran,savaş kazanan bu milletin içinde fitne çıkarmaya çalışacak…

Bu iş de ZOR-BE!

Siz sıradaki için hazırlanın…

Biz emir bekliyor vaziyetteyiz…