Edebiyatta çeşitli akımlar vardır…

Bu akımlar arasında benim en beğendiğim “Büyülü Gerçekçilik” akımıdır…

Bu tür romanlarda fantastik öğelere sıklıkla rastlanır…

İnsanların uçtuğunu, ortadan kaybolduğunu, ölüp de dirildiğini falan okursunuz…

Akla hayale gelmeyecek kurgularla karşılaşırsınız…

Periler, cinler, hayaletler ortalıkta cirit atar…

Tuhaf ve mantıksız birçok hadise cereyan eder…

İroniler, paradokslar ve mübalağalar okuyucuya gerçekmiş gibi sunulur…

Günümüz siyasetinde de böylesi bir gerçeklik var…

Baktığınızda ne iktidar, ne de muhalefet; kimse burnundan kıl aldırmıyor…

Son yapılan anket sonuçlarını falan sorduğunuzda herkes havalarda uçuyor…

AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, 2023 seçimlerinden de zaferle ayrılacağından emin…

Ekonomik problemler, hayat pahalılığı, işsizlik, toplumda pandemiden kaynaklı psikolojik gerilim ve tükenmişlik sendromu ve de hemen her alandaki adaletsiz uygulamalar sanki hiç yokmuş gibi davranıyorlar…

Dönelim Milet İttifakı’nı oluşturan CHP ve İYİ Parti’nin söylemlerine…

Sanki seçim çantada keklikmiş, insanlar onlara büyük umutlar bağlamış, kurtarıcılık rolü kendilerine verilmiş havasındalar…

Seçime girecek olan irili ufaklı diğer partiler de yüzde 0 ila 1 arasında gidip gelen oylarına karşılık partilerine büyük bir önem atfetmekteler…

İşte öyle bir haddeye vardı ki sabah erken kalkan gidip bir parti kuruyor…

Ha keza belediye başkanları da bambaşka bir dünyada yaşıyor…

Toplumun beklentilerini, temel ve rutin belediyecilik hizmetlerini aşıp bambaşka ufuklara doğru yelken açmış durumdalar…

Herkes koltuğunda bir, hatta birkaç dönem daha oturacağından adeta emin…

Bırakın yeniden aday olmayı, seçime girip kazanacaklarına dair en ufak bir şüpheleri yok…

Ülkenin içinde bulunduğu bu atmosfer insanı hayrete düşürüyor gerçekten…

Biri çıkıp akla hayale gelmez iddia ve ithamlarda bulunuyor, herhalde yer yerinden oynayacak sanıyorsunuz ama hiçbir şey olmuyor!

Saçmasapan temeller atılıyor, akla zarar açılışlar yapılıyor, beyin yakan icraatlarda bulunuluyor lakin sanki her zamanki rutinimizi yaşıyor gibiyiz…

Oysaki insanlar bilhassa pandemi sürecinden sonra artık anı yaşıyor…

O parti iktidar olacak, şu parti şu kadar oy olacak, belediye başkanlıklarına şu şu isimler gelecek türü haberlerden ikrah etmiş durumdalar…

Fanatik ve gözü dönmüş insanları bir kenara koyarsak, artık günümüzde siyaset en ufak bir heyecan uyandırmayan, zerre kadar önem atfedilmeyen bir konuma evrilmiş memlekette…

Türkiye’nin ve şehrimizin son geldiği nokta budur…

Bazen televizyon seyredip gazeteleri okurken, gündemdeki konuları analiz ederken, kimi zaman da Sakarya’da gezinip etrafa şöyle bir bakarken “Acaba ben nerede yaşıyorum” hissine kapılıyorum…

Sanki bir Murakami, Borges, Saramago veya Marquez romanın kahramanı gibi dolaşıyorum şehirde…

ERDOĞAN’IN VEFASI

Geçtiğimiz günlerde ilimizi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yapılan kadın doğum hastanesinin orada bir de miting gerçekleştirdi…

Erdoğan akabinde de Sapanca’da partisinin danışma toplantısına katıldı…

Mitinge katılanlar arasında Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Zeki Toçoğlu da yer aldı…

Duyduğuma göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeki başkanın Sapanca’da yapılacak olan danışma toplantısına da katılmasını özellikle istemiş…

Erdoğan’ın en büyük özelliklerinden biri de işte bu vefası…

Kendisini bırakmayanı o da bırakmıyor…

Duyumlarıma göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki yıllarda Zeki başkana yönelik bu vefasını kendisine başka birtakım görevler vererek de gösterebilir…

2019’da yapılan belediye başkan adayları tanıtım toplantısında Toçoğlu’nun elini tutup, “Bizde görev bitmez” demesi de bu yüzden olsa gerek…

BU NASIL DARGINLIK?

Şehrin dedikodu kulislerinde epey bir zamandır AK Parti İl Başkanı Yunus Tever ile Erenler Belediye Başkanı Fevzi Kılıç’ın arasının bozuk olduğu söyleniyordu…

Fevzi Kılıç’ın il başkanlığı döneminde yönetiminde yer alan ve kendisinin yardımcılığını yapan bir isimdi Yunus Tever…

Tever’in il başkanlığına getirilmesine en çok sevinenlerden biri de Fevzi Kılıç idi…

Aralarında adeta bir ağabey-kardeş ilişkisi bulunan bu iki ismin hangi sebeple birbirlerine darılacağını açıkçası arayıp da bulamıyordum…

Pek tabii ki zaman zaman bazı anlaşmazlıklar yaşanabilir…

Zira ikisinde de Karadenizli damarı var…

Ama ne yaşanırsa yaşansın böylesi bir dostluğa öyle kolay kolay gölge düşmez…

Gölge düşürmeye çalışanlar bu işten çırak çıkarlar…

Öyle ki bu iki ismin bilhassa son günlerde her yere birlikte gittiklerini görüyoruz…

Son olarak bizim Spor Müdürü Süleyman Doğru’nun düğününe de birlikte geldiler…

Gözümün önünde aynı arabadan indiler ve yine aynı arabaya binip uzaklaştılar…

Hal böyleyken insan sormadan edemiyor:

“Bu nasıl bir dargınlık” diye…

BAŞKANLIK İŞTE BÖYE YAPILIR

AK Parti Adapazarı İlçe Başkanı Erol Aydın’ı uzun yıllardır tanırım…

Dobradır, sözünü esirgemez…

O darılır, bu yanlış anlar diye bakmadan kitabın ortasından konuşur…

Yıllarını bu davaya adamış bir isimdir…

Kimseyi yarı yolda bırakmaz…

Tabiri caizse adam gibi adamdır…

Belli başlı ilkeleri vardır…

Yeri gelmiş kendisine maddi olarak çok daha iyi imkanlar sağlayacak teklifleri dahi elinin tersiyle itmiştir…

Tam bir teşkilat insanıdır Erol Aydın…

Ne zaman karşılaşsam elinde telefon birileriyle konuşuyor…

Oturup iki çay içemiyorsunuz…

Devamlı insanlar arıyor…

İş isteyen, aş isteyen, birilerine ulaşmayı arzulayan, devlet dairesinde işi olan herkes Erol abiyi arıyor…

Şehrin her yerinden arıyorlar…

Yahu adam Adapazarı İlçe Başkanı…

Ama buna rağmen Sakarya’nın tamamından gelen telefonlara cevap veriyor, talepleri ve şikayetleri dinleyip sorunlara çözüm üretmeye çalışıyor…

Düğünlerde, cenazelerde, bilumum etkinliklerde her zaman hazır ve nazır bulunuyor…

Toplantılarını, görüşmelerini ve çalışmalarını hiç aksatmıyor…

İşte başkan dediğin böyle olacak…

Siyaset yapıyorsan insanları dinleyeceksin, onlardan kaçmayacaksın…

Hele hele telefonunu açmamazlık, vatandaşa randevu vermemezlik etmeyeceksin…

Dava adamlığı ve teşkilatçılık işte böyle davranmayı gerektiriyor…