Rozet, Fransızca bir isimdir. Anlamı ise; yakaya takılmak için çeşitli biçimlerde yapılan, bir kuruluşun sembolü sayılacak genellikle küçük metal nesne. Bazıları ceket yakasının arkasında farklı rozetler taşıyarak duruma göre rozet takmaktadırlar. Rozet bir anlamıyla düşüncenizin markasını göstermektedir. Şahsen hiçbir rozeti yakama takarak izzet bulacağıma inanmadım. Bir anlamıyla rozet takmak,  yakayı kaptırmak demektir.

Ülkemizde siyasi partiler aracılığı ile seçimler yapılmakta ve yetkili görevliler seçilmektedir. Partilerin gösterdiği adaylardan biri seçimi kazanır. Bazen de istediği partiden aday gösterilmeyen kişiler, sözde bağımsız olarak seçim kazanabilirler.

İşin ilginci ise bir partiden aday gösterilenler “başkan” seçildikten sonra şöyle konuşurlar; “bugünden itibaren parti rozetimi çıkarıyorum”. Gerçekten onlar ya da biz bu söze inanıyor muyuz? Seçmenler, parti vasıtasıyla başkan seçince onun bağımsız olmasını mı bekliyorlar? Cevap, hayır. Seçmenler seçtiği partinin görüşleri vasıtasıyla beklediği politikanın uygulanmasını başkandan beklemeleri en tabii haklarıdır. Yanılıyor muyum?

Vatandaşın beklentisi ise rozetin çıkarılması değil adalet, liyakat ve ehliyet üzerine bir yönetim sergilenmesidir. Ülkemizde daha önce irtica ve parti kapatma sebebi olan davranışlar bu gün parti politikası haline gelmektedirler. Camilerde Kur’an okuyanlar, göreve başlarken Mushaf’ı öpenler, başörtüsü dağıtanlar, ezan okunurken susup dinler gözükenler, koltuğu yakanlar vs.

Sosyolojik olarak üzerinde düşünülmesi gereken bu huşular acaba, hakikate dönüş mü, yoksa hakikati makam ve menfaat için aracı olarak kullanış mı? Aslında iktidar oluşlar her kesimi değiştirmekte ve tüketmektedir. İktidarlar zamanla bazen bir hastalık halini almaktadır. Bu hastalık hırs, imkân ve karşı konulmaz irade kullanımı insanı bir nokta sonrasında ilahlaştırmaktadır. Birinin ilahlaştırılması için iki tarafında Allah’ı reddetmesi gerekmez. Hristiyan ve Yahudiler kendi din büyüklerini ve peygamberlerini ilahlaştırdıklarını gerçek Müslümanlar bilirler. Gerçek Müslümandan kastım akaidini/iman ve inancını kitabi olan bilen demek itiyorum.

Bazı insanlar Müslüman olduğunu söylediği halde, devlet ve din büyüğünü maalesef ilahlaşmıştırlar. İlahlaştırma hastalığı imanı, doğru anlamama halidir. Ama batıl da olsa bir iman halidir. Mücadele ise iki iman (hak ve batıl) arasında devam etmektedir. Batıla inanmak da bir iman meselesidir. Zümer suresi; 52.            “De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Gerçek ortada iken, batıla iman edip Allah'ı inkâr edenler, işte asıl ziyana ve hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır."

Mesele rozeti çıkartmak değil, mesele rozeti istikamet üzere taşımaktır. Yanlışı seçen ve uygulayanların ahirette ki hallerini görmek isteyenler şu ayeti lütfen okusun.

İbrahim suresi;  21.    Bir de bakarsın kıyamet gününde hepsi toplanarak Allah'ın huzuruna çıkmışlar. Zayıflar büyüklük taslayanlara: "Biz," diyecekler, "Sizlere tâbi idik. Şimdi siz, bize fayda sağlayıp da Allah'ın azabından azcık bir şey uzaklaştırabiliyor musunuz? "Büyüklük taslayanlar şöyle cevap verecekler: "Ne yapalım? Allah bize yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Şimdi biz sabretsek de, sızlansak da sonuç değişmez. Anlaşıldı: Bizim kaçıp sığınacağımız bir yer yok!"