Sanal alemde öylesine yorum, haber ve yazılar var ki okuyunca insanın aklı, havsalası almıyor zaman zaman da olsa…

Olumlu görüşler bir yana içinde bulunduğu toplumun huzurunu, refahını, mutluluğunu ve dahi gelişmesini istemeyen bir insanın varlığına tahammül etmek kolay mı!

Buram buram bunalım takılan, ülkesi adına yapılan ve dünyanın kabul ve takdir ettiği gelişmelere dahi dil uzatan, az da olsa insan varlığına tahammül etmek hiç de kolay değil…

Ulaşım sektöründe çağın ötesine taşan yollar, köprüler, tüneller, havaalanları, sağlıkta dün ilaç kuyruklarında düşüp bayılan, hatta hayatını kaybeden vatandaşların bugün ayağına hizmeti götüren, bakıma tedaviye alan bir döneme gelinmesine sevinilecek yerde karalayanların olması, sanırım bu ülke adına en büyük talihsizlik olsa gerek…

Nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil yazanları ve yazılanları…

Adam kalkıp dünyanın peşine düştüğü, rüştünü Libya’da, Suriye’de, Karabağ’da yazdığı destanlarla ispatlayan insansız hava araçlarına dahi tahammül edemiyor…

Olaya bu derece kör ve sağır bir yaklaşım içerisinde olan insanların zihninde çiçek açması adına ne yapılsa anlaşılan fayda etmeyecek…

Sanılmasın ki buna bakıp yolundan, hedefinden uzaklaşacak bu ülke…

Aksine kırbaç oluyor başarıya giden yolda bu tür salvolar…

Mevcut iktidarın hızına hız katıyor adeta…

Sağduyulu düşünce hangi iktidar olursa olsun ülkesine hayırlı bir hizmet yapılıyorsa ona alkış tutmayı, mutlu olmayı gerektirir oysa…

Şunun altını önemle çizmek isterim; kervan yola çıktı bir kere, bunun geri dönüşü yok, ne söylenirse aksine boş!

Ülke kalkınmasının önündeki en büyük engel içerideki bu acımasız muhalif anlayış…

Diyeceksiniz ki bu yeni değil…

Dün de Batılı müsteşriklerin tarihin kaydettiği en büyük medeniyet olarak dile getirdiği Osmanlıyı içeriden çökerten zihniyete karşı bir kez daha tekrarlanmaması için bu ülke şerbetlidir ve eski Türkiye yok artık…

Bu duygularla yakalanan ve hayal dahi edilmeyen yatırım ve gelişmelere devamda devletimize ve milletimize kolaylıklar, başarılar dileğiyle istedim ki Bizim Bahçe’den “peygamber çiçekleri” gitsin…