Sakaryaspor’u sessiz geçen lig serüveninin ikinci haftasında bu defa Uşakspor karşısında ancak bir farklı o da tek devre değil 90 dakikalık sürede izledim, sağlıklı bir fikir edinmek arzusuyla…
Geçen yılın başında Ahmet Yıldırım ile yaşanan kahırlı haftalar, bu defa Abdullah Ercan ile tekerrür etti…
Geçen dönem de sezona yenilgi ve beraberlikle girilmiş, sonra yapılan kan değişikliğiyle önce hoca değiştirilmiş sonra da kadroda rotasyona gidilerek farklı bir ekiple mücadele edilmeye başlanmış ve yapılan 10 maç kayıpsız geçilerek zirveye tırmanılmıştı… 
Ligin başlangıcında içerde ve dışarda kaybedilen puanlar için yapılan yorum, benzer özellikler taşıyor bu nedenle…
İsteriz ki bu haftadan itibaren yakalansın başarı, gidişat dönsün tersine…
Olur mu derseniz, futbolda genel geçer bir sözden yola çıkarak deriz ki; bu yuvarlak dünyada olmayan tek şey var, o da olmazın olmayacağıdır ancak…
Teknik direktör Abdullah Ercan ile yollar, hafta sonunu beklemeden ayrıldı…
Futbol böyle acımasız türlü olayları barındırır içinde…
Gelelim Uşak maçına…
Uzatmalarda gelen tek puan tesellisine rağmen takımın ortaya koyduğu futbol hiç de iç açıcı değildi…
“Doktor Bülent Buişibilir” adlı bir lise arkadaşımın dilinden düşmeyen, seyircisiz oynanan maçlarla ilgili şu sözü geldi aklıma; “Tuzsuz yumurtaya, bıyıksız buseye benzer.” 
İşte böyle tatsız tuzsuz, gazozuna oynanan maç izlenimi veren karşılaşmalar rakip takımlar için adeta itici güç, bizim için ise tam bir rezalet oldu…
Bizdeki aşırılık zaman zaman aleyhte olsa dahi tribün gücünden mahrum takımlar ister kendi sahasında isterse rakip sahada oynasın, maça daha başında 1-0 yenik başlıyor…
Sakaryaspor’un kendi sahasında kaybettiği puanların altında, bu büyük moralsizliğin yattığını söylemeden geçemeyiz…
Peki bu kötü tablodan sorumlu sadece teknik direktör mü!
Elbette değil…
-Futbolculara yapılacak ödemelerde verilen sözlerin zamanında yerine getirilmeyişi,
-Her şeyin belediyelerden beklenmesi,
-Alınan futbolcuların uyum sorunu,
-Takıma maç kazandıracak yetenekte göze çarpan oyuncu olmayışı,
-Giden kaliteli oyuncuların yerini dolduracak özelliklere sahip futbolcu alınamayışı,
-Takımda hücumun en etkili ayağı İsmail Berk Ünsal’ın sakatlığı,
-Savunmanın ikiz kulelerinin yalnızlaştırılması,
-Tek kaleci Oğuz’un performans düşüklüğü…
Tüm bunlar sezon başında göze çarpan en belirgin eksiklikler olarak dikkati çekiyor. 
Eksiklerin giderilmesi zor mu derseniz…
Elbette kolay değil…
Ancak mümkün…
Yönetime talip olanlar bunu bilmiyor olamaz!
“Büyükşehir Belediyesi versin ya da bulsun parayı, ben yöneticilik yapayım.”
Bu imkanı çok ama çok hoyratça kullandı, bundan önceki yönetimler…
Şimdi böyle olsun istemiyoruz…
Derler ki; Hamama giren terler…
Siz terlemeyip kucağınıza beklerseniz her imkanı, hele Ekrem Yüce gibi tuttuğunu koparan bir başkanın güvenini kaybederseniz şu sıralarda olduğu gibi, sizin de bizim de Sakaryaspor’un da işi zor…
Bu şehir futbolla yatıp kalkan insanlardan oluşur…
Bunun hesabını sorar, önce seyircisiz oynanmasına yol açan taraftara,
Sonra sunulan imkanı hoyratça ve bilinçsizce harcayan yönetime,
Saniyen de teknik direktör ve futbolculara…
İsteriz böyle üzücü olaylar çabuk son bulsun, yoksa işleri ve işimiz hiç kolay değil…
Hatırlatmadan geçmek olamazdı…
Biz de üzerimize düşeni yaparak, çıkalım istedik içinde bulunduğumuz sıkıntıdan… 
Bizim Bahçe’den uyarı çiçeği “Zambaklar” gidiyor bu nedenle, işin sorumlularına…