Bir dava düşünün….
İçine girdiğiniz anda tüm dünyanız değişiyor…
Büyülü bir atmosfere girmiş gibi oluyorsunuz…
Paranın, makamın, şanın, şöhretin, gücün ve kudretin içinde buluyorsunuz bir anda kendinizi…
Bir anda bütün kapılar tek tek açılıyor önünüzde…
Hiçbir emek harcamadan, bir anda, şipşak bir şekilde bütün hayatınız değişiyor…
İşi bilmeden işçi oluyorsunuz…
KPSS’ye girmeden memur oluyorsunuz…
Bunlar da bir şey mi!
Meclis üyesi, encümen üyesi, komisyon üyesi oluyorsunuz…
Müsteşar, müşavir, bürokrat oluyorsunuz…
Müdür, genel müdür, genel sekreter oluyorsunuz…
Belediye başkanı, milletvekili, bakan oluyorsunuz…
Kaymakam iseniz vali oluyorsunuz…
Müdür iseniz genel müdür oluyorsunuz…
Merdivenleri tek tek değil, üçer beşer çıkmaya başlıyorsunuz…
Yeri geliyor çift maaş…
Yeri geliyor dört maaş, altı maaş…
Hatta yeri geliyor 10 yerden birden maaş alıyorsunuz…
Vekillik gidiyor başkanlık geliyor…
Başkanlık gidiyor danışmanlık geliyor…
Bakanlık gidiyor istişare üyeliği geliyor…
Hiçbir şey olamasanız bankamatik memuru oluyorsunuz…
Hiç işe gitmeden maaş alıyorsunuz…
O olmazsa bu, şu olmazsa öbürü…
Cebiniz hiçbir şekilde boş kalmıyor…
İş adamı iseniz daha büyük iş adamı oluyorsunuz…
Patronsanız daha büyük patron oluyorsunuz…
İşin, ihalenin, planın, projenin sonu gelmiyor…
Eşiniz, dostunuz, kardeşiniz, yeğeniniz, torununuz, amcanızın oğlu, teyzenizin kızı falan…
Cümbür cemaat faydalanıyorsunuz bu saltanat ve imkanlardan…
Uzay üssü gibi makam odalarınız, uzay mekiği gibi makam arabalarınız oluyor…
Binlerce, hatta yüz binlerce TL’lik hediyeler alıyorsunuz…
Örtülü ödenekler…
Kupon araziler…
Devlet garantili krediler, projeler…
Suyu hiçbir şekilde kesilmeyen musluklar…
Suyu hiçbir şekilde boşalmayan havuzlar…
İstediğinizi zengin ediyor, istediğinizi iflasa sürüklüyorsunuz…
Sevdiklerinizi en tepeye çıkarıyor, sevmediklerinizi yerin dibine batırıyorsunuz…
İstediğinize hakaret edebiliyor, istediğinize küfredebiliyor, istediğinizi tehdit edebiliyorsunuz…
Bunların en hafifi kendinize yapıldığında ise yapan kişiye faturanın en ağırını ödettiriyorsunuz…
Devletin her kademesinde torpiliniz, iltimasınız oluyor…
Dünyanın en kötü diploması ile dünyanın en zeki adamlarını saf dışı bırakabiliyorsunuz….
Hata veya yanlış yaptığınızda “Aldatıldık” diye kendinizi savunabiliyor, hata ve yanlış size karşı yapılmışsa “Aldatılmasaydın kardeşim” diyebiliyorsunuz…
Velhasılı kelam eldivenden merdivene kadar elindeki sonsuz imkanları yağma Hasan’ın böreği gibi, keyfe keder bir şekilde yandaşlarınıza dağıtabiliyorsunuz…
Hakmış, hukukmuş, adaletmiş, ehliyetmiş, liyakatmiş, zararmış, ziyanmış, israfmış ne gam!
Dünya yansa bile rahatınızdan ve konforunuzdan zerre kadar taviz vermiyor, bütün faturayı gariban vatandaşa ödettiriyorsunuz…
Ve de bütün bunlardan sonra çıkıp, “Biz dava adamıyız. Davamızı satmayız. Bizim için önce dava gelir” falan diyorsunuz…
Dersiniz tabii…
Böyle davaya can kurban…
ZAMAN SU GİBİ AKIP GEÇİYOR
Milletvekilliği seçiminin üzerinden 15 ay geçti…
Kaldı geriye 3 yıl 9 ay…
O da erken seçim olmazsa…
Belediye seçiminin üzerinden geçti 5,5 ay…
Kaldı geriye 4,5 sene…
Zaman su gibi akıp geçiyor…
Daha dün tartışıyorduk “Yok şu aday olacak, yok bu aday olacak” diye…
Adaylar belli oldu, seçim bitti, üzerinden de neredeyse 6 ay geçti…
Zamandan daha çabuk geçen ne var ki!
Ömürden daha çabuk biten ne var ki!
Çok değil 2 yıl içinde milletvekilliği kulisleri başlayacak…
Milletvekilliği seçimi biter bitmez de belediye başkanlıklarının hesabı yapılmaya başlanacak…
Şu siyaset ne menem şey arkadaş!
Bir yere gelmek için kılı kırk yarıyorsun…
Sonra da geldiğin o yeri korumak için çaba harcıyorsun…
Bu da yetmezse daha da yukarıları zorluyor, dağın tepesine tırmanmaya çalışıyorsun…
İşin en kötüsü siyasete bir girdin mi, bir daha çıkamıyorsun!
Onun ayağını kaydır, falancayı saf dışı bırak, şunun paçasına yapış, filancanın himmetine bel bağla derken bütün bir hayatı ıskalıyorsun…
Kuşlar uçuyor bakmıyor, rüzgâr esiyor duymuyor, ağaçlar yapraklarını döküyor ama görmüyorsun…
Çocuklar büyüyor, torunlar doğuyor, arkadaşlar birer birer ölüyor ama hiçbir şey anlamıyorsun…
Böyle hayat mı olur be!
BELEDİYELER KIPIRDAYAMIYOR
Seçimlerin üzerinden 6 ay geçti ama elle tutulur gözle görülür icraatlarını göremedik daha belediyelerin…
Bunun en büyük nedeni mali durumları…
Belediyeler gırtlağına kadar borca batmış durumda…
Üstüne üstlük kadroları da şişirilmiş, boyuna adam alınmış…
Ne gariptir ki belediye kadrolarını ağzına kadar dolduran ve gırtlağına kadar borca batıran da AK Partili belediyeler…
Şimdi AK Partili başkanlar, bir önceki AK Partili başkanların yaptıklarından dert yanıyor…
Aynı şekilde AK Partili milletvekilleri, bir önceki milletvekillerini karalıyor…
Bir önceki vekil ve bakanlar da şimdiki vekil ve bakanları kötülüyor…
Tüm bunlara rağmen yeni yeni kadrolar açılarak, yeni yeni makamlar türetilerek, bütün imkanlar sonuna kadar zorlanarak yeni alımlar yapılıyor…
Yapılıyor ki doymak bilmeyen kursaklar bir şekilde doyurulabilsin…
Aman hiç kimse başka bir yere kaçıp gitmesin!
Rahmetli Cem Karaca’nın şarkısında dediği gibi:
Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete! 
Allah sonumuzu hayır etsin…