CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ile AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in tartışması damgasını vurdu geçen haftaya…

AK Partili Özlem Zengin, meclis kürsüsünden rahmetli Başbakan Ecevit için “Bülent Ecevit değil miydi Clinton karşısında el pençe duran” ifadesini kullandı…

Ömrü Amerika’ya karşı durmakla geçen, Kıbrıs Fatihi Bülent Ecevit için söyledi bu sözü…

Sokağa çıkıp 100 kişiye, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en dürüst, en temiz, en güvenilir, en mütevazi; yolsuzluğa, arsızlığa ve pisliğe bulaşmamış başbakanı kimdir” diye sorsak, en az 90 tanesinin ismini söyleyeceği Bülent Ecevit için söyledi bu sözleri…

Peygamber Efendimizin “Ölülerinizi hayırla yad ediniz, zira onlar zaten ettiklerini bulmuşlardır” hadis-i şerifini unutup hem de…

Bu sözler üzerine sinirlenen CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da hiç kurmaması gereken bir cümle kurdu…

“Bu kadına haddini bildiriniz” dedi TBMM Başkanı’na dönerek….

Haklı iken haksız duruma düşmenin bir örneğini verdi adeta…

Bir anlık öfkesinin kurbanı oldu belki de…

Söylediğinden kendi de hoşlanmamış olacak ki çıkıp özür de diledi…

Ama bu özür kimsenin ciğerini soğutmadı…

Nasıl soğutsun ki!

Millet olarak çok “hassasız” böylesi meselelerde…

“Bu kadına” hitabı hoşumuza gitmedi…

“Haddini bildirin” sözü canımızı sıktı…

İçimizdeki “kadın haklarına olan duyarlılık” hemen kendini gösterdi…

Geçmişte Ecevit de benzer cümleyi Merve Kavakçı için kurduğundan dolayı, 28 Şubat günlerini de çağrıştırdı zihinlerde Özkoç’un bu çıkışı…

Kürsüdeki milletvekili Özlem Zengin de başörtülü olunca “Başörtüsüne hakaret” olarak da yorumladık bu sözleri…

Esasında “mağdur” olmayı değil, “mağrur” olmayı severiz biz lakin dayanamadık işte, “hassas damarımız” kabardı yine…

Tüm bu yaşananlardan “Freudvari” bir çıkarım yaparak CHP’nin yeni bir darbe özlemi içerisinde olduğundan tutup başörtüsü düşmanlığına varıncaya kadar birçok sonuç çıkardık…

Zira toplum olarak “hassas” olduğumuz kadar bilinç altına inip zihin okuyacak kadar da “Freudçu” insanlarız…

Peş peşe açıklamalar ve kınamalar geldi siyasilerden…

Bu konularda “fevkalade hassas” olan köşe yazarlarımız hemen kalemlerine sarıldılar…

Sivil toplum kuruluşu temsilcileri hemen ertesi gün sokaklara döküldü…

Sert ifadelerle kınadık Engin Özkoç’u ve sözlerini….

Dedim ya “hassas” insanlarız biz…

Kadın hakları mevzu bahis olunca hemen sokaklara dökülürüz…

Cinayetlere kurban giden, tecavüzlere ve tacizlere uğrayan, ikinci sınıf insan muamelesi gören kadınlarımıza yönelik her haksızlıkta dökülürüz böyle sokaklara…

Onların evlerinde huzur ve güven içerisinde oturup beylerine kek pişirmeleri ve çay servis edebilmeleri için azami gayret gösteririz her daim…

Ha keza başörtüsüne uzanan dilleri kesmesini biliriz…

Sadece imam hatiplerle, başörtüsüyle, camilerle tekkelerle sınırlı değildir bizim Müslümanlığımız…

Her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın, arsızlığın, hayasızlığın ve ahlaksızlığın karşısına dikiliriz…

Kutsal kitabımızın ayetleriyle “Bakara makara” diye alay edilince de sokaklara dökülürüz…

Rüşvetin belgesi ortaya çıkınca gök kubbeyi dar ederiz rüşveti alanlara da, verenlere de, bu alış verişe göz yumanlara da…

İsrafın, görgüsüzlüğün, torpilin, iltimasın, adam kayırmanın, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin her türlüsüne sert tepki veririz…

Açlıktan ölenlerin, fukaralıktan intihar edenlerin, zam yağmuru altında beli bükülenlerin, zulüm altında inim inim inleyenlerin sesi oluruz meydanlarda…

Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, insan, hayvan ve çevre hakları gibi konular bizim kırmızıçizgimizdir…

Değil sadece 28 Şubat’a veya 15 Temmuz’a, 12 Eylül ve 12 Mart’a da karşı çıkarız…

İster sivil, ister askeri olsun; darbelerin karşısında oluruz…

İster sivil, ister askeri; her türlü vesayet rahatsız eder bizleri…

Mağdura, mazluma, hakkı yenmişe kimlik sormayız biz…

Dinin ne, rengin ne, milletin ne, siyasi görüşün ne diye irdelemeyiz…

Kimin yaptığına bakmadan zulmün her türlüsüne karşı dururuz…

Babamızın oğlu bile olsa karşımızdaki, adaletsizliğine, ehliyet ve liyakat tanımamasına, kem sözlerine, hakaretlerine, tahammülsüzlüklerine isyan ederiz…

Böyle gördük, böyle büyüdük, böyle geldik bu günlere…

Bizde bu büyük “hassasiyet”, bizde bu büyük “insanlık” devam ettiği müddetçe; bu milletin hiçbir zaman sırtı yere gelmez evelallah…

 

GAME OF DELEGES

CHP’deki delege savaşları Game of Thrones dizisindeki taht savaşlarını aratmaz…

O kadar zordur ki bu partide delege olmak; dişe diş, kora kor bir mücadeleyi gerektirir…

Ankara’da, Genel Merkezde Parti Meclisi üyesi olabilirsiniz ama kendi mahallenizden delege seçilemezsiniz…

Bu partide sizi belediye başkan adayı gösterirler ama isminizi yanlış yazdınız diye mahalle delegeliğinizin önüne set çekerler…

İl başkanlığı, ilçe başkanlığı ve daha nice üst düzey görevlerde bulunabilirsiniz lakin mahalle delegesi olmak öyle her babayiğidin harcı değildir…

Ancak arkanızı sağlam bir kapıya dayadığınızda mahalle delegesi ya da delege ağası olabilirsiniz…

Öyle ki; arkanızın sağlamlığına göre kendi mahallenizde olmasa bile başka bir mahallenin delegesi olma şansınız olabilir…

Yani bu denli ehemmiyetli ve ulvi bir makamdır CHP’de delegelik…

Kimse 50 bin nüfuslu mahallede niye 20 tane üye var diye dertlenmez örneğin…

Ya da bir milyon nüfuslu bir ilde niye en azından 50 bin üye yok diye de sorgulamaz kimse…

Yahu bu partide neden tek bir belediye başkanlığı kazanılamıyor diye de düşünmezler…

Varsa yoksa delege olalım!

100 yıldır aynı isimlerin delege savaşları…

100 yıldır aynı isimlerin il başkanlığı mücadelesi…

Allah selamet versin!

 

2021'E KADAR YATIRIM YOK

Gazeteciyiz ya sürekli çevirip kimi yatırımlarla ilgili sorular soruyorlar…

“Falanca iş ne zaman bitecek, filanca iş ne zaman başlayacak” gibi sorular…

Benim bildiğim 2021’e kadar herhangi bir yatırım yapılmayacak…

Yani ne bu sene, ne de önümüzdeki sene yeni bir adliye sarayı inşa edilemeyecek…

Ne bu sene, ne de önümüzdeki sene 1000 yataklı şehir hastanesi inşaatına başlanmayacak…

Bu konularda bol bol müjde ve vaat duymaya devam edeceğiz sadece…

Belediye yatırımları da aynı kısıtlamaya tabii…

Ne bu sene, ne de önümüzdeki sene Adnan Menderes Caddesi’ndeki AFA arazisine yeni bir kongre, sergi ve konser salonu inşa edilemeyecek…

Raylı sistem taşımacılığına geçilmeyecek…

Uzunçarşı restorasyonunun yeni etabı başlamayacak…

Yıkılan imam hatip lisesi arazisine iki yeni okul yapılamayacak…

Yeni belediye hizmet binaları inşa edilemeyecek…

Yeni konut ve kentsel dönüşüm projelerine başlanamayacak…

Hiçbir belediye başkanı açıkladığı büyük çaplı pojelerini bu iki yıl içerisinde gerçekleştiremeyecek…

Sadece yüzde 80-90 oranında bitmiş inşaatlar tamamlanacak…

Bunun haricinde, bu ekonomik şartlar altında bir tavuk kümesinin dahi inşa edilebileceğini sanmıyorum…

Bu sene ve önümüzdeki sene durum bu…

2021’e Allah Kerim!

 

ORHAN CAMİİ'NİN YENİ AVLUSU

Büyükşehir Belediyesi vatandaşların ve cami cemaatinin isteği üzerine Orhan Camii’ne çiçek saksılarından bir avlu yaptı…

Gerçekten uzunca bir süredir bir avlu talebi vardı vatandaşların…

Bundan önceki yönetime de iletiliyordu bu talep sürekli…

Büyükşehir yetkilileri bu isteğe bigâne kalmadı…

Mevcut şartlar altında soruna böylesi bir çözüm üretmek yoluna gittiler…

Açıkçası hala o eski avlunun manevi havasını alamıyorsunuz…

Avlu dediğin duvar olur, sizi dış dünyadan soyutlar diye düşünüyor birçok insan…

En azından niyetlerinin halis olduğunu ve çözüme yönelik gayretlerini çok net görüyoruz yeni başkan ve yönetiminin…

Allah razı olsun…

Belki ileride daha güzel bir avlu da inşa edilir