14.Asır sonlarında yaşamış olan Divan Edebiyatı şairi Necati şöyle der: 

          CİHANDA ADEM OLAN Bİ-GAM OLMAZ/ANIN İÇÜN Bİ-GAM OLAN ADEM OLMAZ. Günümüz Türkçesinde anlamı: “Dünyada insan olan gamsız olmaz.
Onun için gamsız olan insan  İNSAN olmaz.” 

            Evet. Bize dertli insan, gamlı insan lazım. Derdi, gamı olmayan insanın bu memlekete, bu millete, ümmete ve insanlığa bir faydası olmaz, olamaz, olmamıştır. 

            Dertsiz insan; sadece kendini düşünür. Kendi karnını, kendi geleceğini, kendi kazancını, kendi zevk ve sefasını düşünür, ondan başka hiçbir şey umurunda değildir. 

             Kendi dışında yaşanan haksızlık ve zulümleri dert etmez. En fazla, gördüğü, televizyonda seyrettiği zaman, bir an için hatırlar, bir anlık belki üzülür, ama ondan sonra unutur, kendi dünyasına döner. 

            Oysa, ortak dünyamız bütünüyle değişmedikçe, hiç kimse tam rahata, güvene kavuşamaz. Kendi kavuşsa bile, başkaları kavuşmadı diye üzülen ve kendine dert edinen adam, adamdır, insandır. 

            Mevla’mızın  Maide, 32’de emrettiği gibi: “Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." 

             Tolstoy’un da: ''Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır'' sözü, dertli olmayı, gamlı olmayı ve acı duymayı ifade etmektedir. 

             Bize: mahallesini, sokaklarını, parklarını, dere ve denizlerini, ağaç ve çiçeklerini, imarını, boyası ve badanasını, kaldırımlarını, bir bütün olarak ŞEHRİNİ, ÜLKESİNİ, ÜMMETİNİ ve İNSANLIĞI dert edinen, DERDİ OLAN İNSAN LAZIM. 

             HAYVANLARIN DERDİ İSE; SADECE KARNINI DOYURMAKTIR! 

           ŞEHİRLERİMİZ DİKKATLİ GÖZDEN MAHRUM! 

             Yaşadığım şehir dahil, hangi şehrimize yolum düşse, gezdiğim, dolaştığım her yerde gözüm güzelliklerle beraber, çirkinlik, yanlışlık ve eksiklikleri görür, arar. Anında gözüme batar, gözüme takılır. 

             Oysa, şehirden sorumlu belediyelerde yüzlerce insan çalışır, onlarca idareci ve sorumlu var. Ama, dikkatli göz, derdi olan insan olmadığı, ya da çok az olduğu için eksiklik ve yanlışlar görülememekte, dolayısıyla düzeltilememektedir. 

             Gezdiğim, dolaştığım şehirde, günde 2 km yürüyorsam, onlarca arıza, yanlış ve eksik görüyorum. 

              Hepsi de belediyelerin personeli ile giderilebilecek, bedava ya da çok çok az masrafla halledilebilecek işler. Paha da az, ama şehri berbat eden büyüklükte hepsi. 

              Her gün görüyor, dertleniyorum. Çünkü BEN DERTLİ İNSANIM. 

               AĞAÇ DİPLERİ KANALİZASYON RÖGARI MI? 

              Yaşadığımız ve hemen hemen tüm şehirlerimizde, çok kötü alışkanlıklarımızdan biri de, ağaç diplerinin, atık/çöp alanı görülmesi ve öyle kullanılmasıdır. 

              Dükkan sahipleri yıkadıkları iş yerinin deterjanlı sularını, dükkanda kullandıkları katı ve sıvı atıkları hep ağaç diplerine boca eder. Gelip geçen insanlar elindeki izmariti ve  atığı da aynı yere atar. Birçok ağaç dibi, kirli su havuzu gibi su içindedir. 

                 Ey insanlar! Dibine çöp attığınız, kirli suları akıttığınız o ağaçlar da bir CANLIDIR. Sana hizmet için, havanı temizlemek, seni serinletmek, gözüne hoş görüntü sunmak, yaşadığın şehire AKCİĞER olmak için durmaktadır. Attığın atık, senin ciğerlerinedir. Kendi bedenine kurşun sıkıyorsun! Bir kentin veya ülkenin insanlarının ağaçlara saygısı ve temizliğe itibarı, ağaç ve direk diplerinden, arka sokaklardan anlaşılır. Doğrular ve güzellikler, ayrıntılarda, teferruatlarda saklıdır.Hem vatandaş hem de belediyeler bundan sorumludur. Belediyelerin sorumluluğu; sürekli eğitim, yaygın eğitim, takip, murakabe, uyarı ve MÜEYYİDEDİR. 

             KENT ORMANLARINA İHTİYAÇ VAR 

            Son çeyrek asırdan beri şehirlerimizde parklar çoğaldı ve yetecek düzeye ulaştı. 

            Parklar tamamen yeşil, şehirlere tümüyle akciğer olacak özellikte değildir. Sert zeminleri, asfalt ve beton kısımları ve sosyal donatı mekanlarıyla büyük bölümü yeşil olmaktan çıkmaktadır. 

           Onun için, tamamen yeşil olan, şehirlerimize gerçek ve tam yeşil olan, tümüyle akciğer olan “KENT ORMANLARI” tesis edilmelidir. 

           ENDEMİK/YERLİ TÜR AĞAÇLAR DİKİLMELİDİR 

        Her şehrimiz yerli doğal ağaçlarını dikmeli, her bir şehrimiz endemik/yerli ağaç müzesi haline getirilmeli, diğer türler ise, sadece birer çeşit ve görülmesi açısından sınırlı dikilmelidir. 

            AZ SU TÜKETEN AĞAÇLARA YÖNELİNMELİDİR 

            Türkiye’miz de ve dünyada su kaynakları sınırlı, ama nüfus sınırlı olmayıp, sürekli artmaktadır. Gelecekte su sıkıntısı çekileceği bilinmekte, ilim ehli tarafından söylenmektedir. 

            Onun için şimdiden, daha az su tüketen ve kuraklığa dayanan ağaç ve ağaççıklara yönelinmelidir. 

            SERDİVAN TEPE YAMAÇLARI AĞAÇLANDIRILMALIDIR 

            Serdivan yamaçları yazın sararmakta, kel bir görüntü arzetmekte, yeşil Sakarya’ya yakışmamaktadır. Bu alanda, imarda yeşile terk edilen yerlerle, jeolojik sakıncalı alanlar ağaçlandırılmalı, kent ormanları şeklinde tesis edilmelidir. 

                  MERKEZDE GAZETE SATAN YER YOK 

            Sakarya kent merkezinde (Adapazarı ilçe merkezinde) eskiden iki gazete bayii vardı. Şimdi ikisi de ceride/gazete satmamaktadır. Merkezinde gazete satılmayan tek şehir olsa gerek. Bu durum düzeltilmelidir.