Öğrencilik hayatım boyunca hiç yurtta kalmadım, hep ev kiraladım…

Zaman zaman tek başıma, bazen de bir iki arkadaşla birlikte kaldım…

Cümbür cemaat bir arada yaşamak beni hep endişelendirirdi…

Türlü türlü huylara sahip insanla bir arada olma fikri kulağa pek hoş gelmiyordu…

Lakin askerdeyken mecburen koğuş sistemine ayak uydurmak durumunda kaldım…

Öğrencilik hayatında evini veya odasını kimseyle paylaşmayan bendeniz, 5 buçuk ay boyunca onlarca askerle aynı koğuşu paylaştım…

Herhalde ilk ve son oldu bu diye düşünürken aynı akıbetin beni kutsal topraklarda beklediğinden habersizdim…

Mekke’deki otel odasına ilk adımımı attığımda baktım ki küçük sayılabilecek bir alanda 5 tane yatak yan yana dizilmiş…

Baktım birkaç da bavul var odada, eyvah dedim içimden…

Zaman ilerledikçe ilk oda arkadaşımla tanıştık…

Kendisine beni Kâbe’ye götürme görevi verilmiş…

Baktım onun saçları da benim gibi uzun, herhalde dedim iyi anlaşacağız…

Hemen hemen aynı yaştaymışız…

Bursa’da sivil polismiş…

Yol boyunca sohbet edip tanımaya çalıştık birbirimizi…

Gel zaman git zaman adeta ayrılmaz ikili olduk…

Mahalle arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, asker arkadaşlığı derken bir de umre arkadaşlığını tatmış oldum böylelikle…

Abdullah Demirci kardeşim sayesinde üstüme ilk anda kâbus gibi çöken oda arkadaşlığı sorunsalını atlatmış oldum…

Kendisinin yardımları ve yol göstermeleri neticesinde ibadet ederken sürekli yaşadığım vesveselerden de kurtuldum…

Birbirimizi ibadete teşvik ederek yapılabilecek her şeyi elimizden geldiğince yaptık…

Medine’deki otelde odalarımız değişse de uyku haricinde birbirimizden hiç kopmadık…

Mekke’deki odamızda bir de Toprak Turizm’in görevlisi Ahmet Toprak kardeşimiz vardı…

Kendisi görevi gereği bizimle çok fazla vakit geçiremese de onun muhabbetinden ve ilgisinden de nasibimizi aldık…

Birkaç gün sonra da Şevki Çelebi hoca katıldı aramıza…

Meğer Sakarya Müftülüğü’nde vaizmiş, sonradan Trabzon’a tayini çıkmış…

Onun da gelişiyle üç kişi olduk…

Kendisinin rehberliğinde eda ettik ibadetlerimizi…

Sağ olsun bize çok yardımcı oldu, birçok konuda aydınlattı bizleri…

Mekke ve Medine’de cemaatten ayrıldığımız demlerde hep üçümüz birlikte hareket ettik…

Demek ki neymiş, koğuş sistemi o kadar da kötü bir şey değilmiş…

Askerde de çok iyi dostluklar kurmuştum bu sayede, umrede de aynısı oldu…

Allah hayatım boyunca hayırla yâd edeceğim arkadaşlar nasip etti bana…

Allah hepsinden razı olsun, tekrar kutsal topraklarda bir araya gelmeyi nasip etsin…

Medine’de Reis’le karşılaşmak

Medine’de bir gün Adapazarı’nda da şubesi bulunan Osmanlı Hurmacısı’nın hurma bahçesini ziyaret ettik…

Çeşit çeşit hurmalarla bir güzel karnımızı doyurduk, alışverişimizi yaptık…

Alışveriş hengâmesi arasında Şevki Hoca hadi soluklanalım diyerek bizi bir çadıra götürdü…

İçeri girer girmez Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çıktı karşıma…

Hey be dedim, burada da karşılaştık koca Reis!

Memleket özlemi ufaktan baş göstermişken bir de üstüne Reis’i görmek hafiften yaşarttı gözlerimi…

 

İhram vesveseleri

Umre ziyareti öncesi beni en çok düşündüren şey ihrama girmekti…

Nasıl giyeceğim, nasıl edeceğim diye günler öncesinden kurmaya başlamıştım kendimi…

Artık rüyalarıma dahi girer olmuştu…

Ya ihram düşerse, ya ihram yasaklarını çiğnersem diye diye türlü kuruntularla boğuşuyordum…

Hele ki ilk ihramım yaklaşık 17 saat üstümde kaldı…

Sabah 9’da havalimanında girdiğim ihramdan ancak gece saat 2 civarı çıkabilmiştim…

Sonra sonra bu vesveseyi de yendim çok şükür…

Hiç de öyle kafaya takılacak bir durum yokmuş ortada…

Şanslı çocuklar

Oldum olası çocukları çok severim…

Bir yandan sever, bir yandan da üzülürüm onlar için…

Her gördüğümde sevgi yanında merhamet duygularımı da depreştirirler…

Kutsal topraklarda da sıkça rastladım çocuklara…

Ne zaman karşıma çıksalar yüzümde bir tebessüm bıraktılar…

Şanslı çocuklardı bu çocuklar…

Zira hayatlarının henüz başında bu büyülü havayı çektiler içlerine…

Allah hayırlı ömür versin hepsine…
Mâşâ-Allâh. Subhânallah. Bârakellâh. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh…