Bugün, ülke adına son derece çarpıcı yorumlar yapan İbrahim Karagül’ün son yazısını paylaşayım istedim okuyucularımızla…

“Bırakın Türkiye Yürüsün! Bu Hikâye Daha Yazılmadı” başlıklı haberi önce okuyalım…

“Dünyanın hangi bölgesine baksanız, Türkiye o bölgede yükselen güç olarak görülüyor. Zayıf ülkeler için umut olarak tartışılıyor. En güçlüler için yeni bir rakip olarak tanımlanıyor.

Bu Afrika’da böyle, Ortadoğu’da böyle, Balkanlar ve Kafkaslar’da böyle. Bu, Orta Asya ve Güney Asya’da böyle. Türkiye’nin elini uzattığı her bölgede, güçlülerde panik, zayıflarda sevinç oluşuyor.

Ne gariptir ki; Türkiye bütün bu bölgelerde dünyanın merkez güçleri ile rekabet ediyor. Nereye ulaşsa karşısına eskinin sömürgeci güçleri, dünyanın merkez siyasi ve ekonomik güçleri çıkıyor.

Yine ne gariptir ki, Türkiye bundan çekinmiyor, ürkmüyor, korkmuyor, geri adım atmıyor. Karşısına güçlüler çıkınca oyunu daha da zenginleştiriyor. Daha bir cesur hareket ediyor.

Türkiye sanki bütün oyunlarını dünyanın en güçlüleri ile oynanacak şekilde dizayn etmiş gibi. Son derece akıllıca planlanmış jeopolitik atılımlar ülkesi olarak küresel ölçekte baskın bir yer ediniyor. Girdiği bütün coğrafyalarda hareket alanını genişletiyor.

Türkiye;

Afrika’da ABD, İngiltere, Fransa ve Çin ile rekabete girişiyor. Balkanlar’da Rusya ve Almanya ile, Ortadoğu’da ABD ve Rusya ile, Güney Asya’da İngiltere ve ABD ile, Orta Asya’da Rusya ve Çin ile boy ölçüşen ülke olarak tanımlanıyor.

Dünyada aynı anda bu kadar geniş bir coğrafyada, bu kadar güçlü rakiplerle mücadele edebilen, yarışan, ilişkiler ağı üretebilen hiçbir ülke yok.

Gerçekten de bütün bunları müthiş bir bilgelikle, ilmik ilmik işleyen, bu kadar çok cephede aynı anda mücadele eden, bu kadar karmaşık ilişkiler ağını koordine edebilen, bu kadar geniş coğrafyaya aynı anda yoğunlaşabilen başka tek bir güç yok.

Orta Asya’da Türk Devletleri Teşkilatı ile bir gelecek arıyor. Bunu yaparken Rusya ve Çin’le ilişkilerini de güçlendirmeye çalışıyor. Ancak bu iki ülkenin bütün dikkatlerini Türk Devletleri Teşkilatına yoğunlaştırdıkları bir gerçek.

Çin ve Rus basınında yayınlanan değerlendirmeler, orta ve uzun vadede ciddi bir “Türkiye tehdidi” tanımı için ortam oluşturmaya dönük. Türkiye’nin ABD ve Batı’yı bölgeye taşımasından çekiniyorlar.

Ancak ABD ve Batı zaten Rusya ve Çin’i çevrelemeye çalışıyor. Türkiye işte bu boşluğu doldurup kendi hareket alanını oluşturuyor. Şunu açıkça söyleyebiliriz; Sovyetler’in dağılmasından sonra Türkiye’nin ilk kez bir Orta Asya Projesi oldu. Bu ilk proje, derinlemesine bir tartışmayı hak ediyor.

Ortadoğu’da tamamen Türkiye’ye karşı kurulan Arap Cephesi dağıldı. ABD ve İsrail öncülüğünde şekillenen, “İran’ı gösterip Türkiye’yi vurma” şeklinde tanımlanabilecek cephenin tek amacı Türkiye’yi durdurmaktı

Türkiye’nin sabırlı ve sağlam duruşu bu cepheyi de etkisiz hale getirdi. Burada da büyük güçler vardı. Bu cephenin arkasında da ABD ve Avrupa ile İsrail vardı. Panik vardı, Türkiye’yi durdurmak için bu cepheyi kurmuşlardı, başarısız oldular.

Şimdi BAE, S. Arabistan ve bölge ülkelerinin Türkiye ile yakınlaşması en sağlam gelecek yatırımı olarak öne çıktı. Bunu değerlendireceklerini düşünüyoruz.

Afrika’da, içerideki “siyasi teröristler”in adını bile bilmedikleri ülkeler Türkiye ile çok güçlü bağlar kuruyor. Ekonomiden teknolojiye, savunmadan iç güvenliğe olağanüstü ortaklıklar oluşuyor.

Türkiye, geleneksel Kuzey Afrika ülkeleri dışında Orta Afrika, Doğu ve Batı Afrika’da kalıcı gelecek, ortaklıklar inşa ediyor.

Türkiye; Çin, ABD ve Fransa’dan sonra Afrika’da dördüncü büyük güç haline geldi. Bu sadece yatırım meselesi değil. Kalıcı askeri, siyasi, ekonomik ortaklıkların temellerinin atılması kalıcı bir gelecek sunmaktadır. Çünkü Türkiye, hiçbir ülkenin kurmadığı ortaklık modelleri öneriyor ve bu, Afrika ülkelerinde heyecanla karşılanıyor.

İçerideki zihinsel körleştirme, köleleştirme planlarına sakın kanmayın. Çok büyük bir çirkinlik, ihanet sergileniyor. Oysa Türkiye, dünyanın en güçlüleri ile vuruşa vuruşa bir gelecek kuruyor.

Hiçbir imparatorluk bu kadar hızlı yükselmedi. Hiçbir güç bu kadar dar zamanda, bu kadar geniş bir coğrafyayı hareketlendiremedi. Osmanlı bile bu kadar hızlı yükselmemişti.

Bütün Batı dünyası bir araya gelse, bu yükselişi gölgelemeye gücü yetmezdi. Ancak içerideki büyük yalanlar, korkunç körleştirme operasyonu, Türkiye’ye çok büyük tuzak kuruyor.

Bu yüzyılların hesaplaşması. Uyanın artık!

Yüzyılların en büyük ihaneti sergileniyor. İçerideki bu yapı tamamen Türkiye ile savaşıyor. Siyasi partiler, siyasi liderler terör örgütleri gibi kendi ülkesini vuruyor.

Akıllı olan, ülkesini seven, dünyayı tanıyan, küresel güç kaymalarını dikkatle takip eden herkes, Türkiye’yi alkışlamalı. İçeriden saldırı, içeriden işgal girişimlerine izin vermemeli. Bu; evlatlarımızın, torunlarımızın, coğrafyamızın, yüzyılların mücadelesi, hesaplaşmasıdır.”

Günümüzün gelişen olayları ve sonuçlarına yönelik yorumlarıyla İbrahim Karagül’e kolaylıklar ve başarılarının devamı dileğiyle sevgi çiçeği “Yasemenler” gönderelim istedik…