Milletvekilliği için aday adayı olan bir dosta mektup:
Sevgili Dost,
Değerli Kardeşim,
Geçtiğimiz günlerde 8 internet sitesinde ve 3 mahalli gazetede yayınladığım “Adaylık Vesveseleri” yazımdan, sizin üzülmenize gerçekten ben de üzüldüm. Amacım, gerçekten sizi üzmek olmadı ve olamaz da…
Siyaset dünyasının ‘kirli’ ve ‘bataklık’ mahiyetinde bir dünya olduğu çok kere ifade edilir. Bu dünya, sanırım içinde olmayanlarca da tam anlamıyla pek anlaşılmaz. O âlemde çok çeşitli engellerin olduğu söylenir ve çok kişi tarafından da görülür.
Sizin gibi bir akademisyenin, basında çıkan yazılardan ‘alınması’ ve ‘rahatsız olması’ da gayet normaldir. Bunu anlayışla karşılıyorum. Ancak, Allah nasip eder de aday olur ve seçim propagandası için meydanlara çıkarsanız, yazılacak ve söylenecek pek çok şeye şimdiden hazır olmalısınız. Muarız ve rakipleriniz tarafından üretilecek ve hakkınızda ileri sürülecek yalan ve yanlış iddialara ve dedikodulara karşı sinirlerinizi şimdiden eğiteceksiniz. ınanıyorum ki, o dünyaya giderken çeşitli badire ve sıkıntılarla karşılaşacaksınız. Bunlara, sizi yıpratmaya yönelik muhtemel eylemlere, şimdiden hazırlanmanız şarttır ve elzemdir. Böyle bir muhtemel tehlikeye maruz kalabileceğinizi hesap etmek durumundasınız. Bu süreçte, hatta size yapılacak bir hakarete bile ‘sessiz’ kalmanız gerekebilir.
Geçtiğimiz günlerde çok sayıda internet sitesinde ve değişik şehirlerde (Adapazarı dâhil) yayınlanan gazetelerde yazdığım ve binlerce e-posta adresine de gönderdiğim ‘Adaylık Vesveseleri’ yazımın ilk paragrafını tekrar okursanız, şu anda sayıları 60–70 kadar olan ve bizzat tanıştığım, bazıları ile yakın ilişkim olan milletvekili arkadaşlarımın birisi (Osmaniye Milletvekili Mete Doğruer hariç) hepsinin üzülmesi gerekir. Çünkü onların büyük bir kısmı aday olmayacaklarını açıklamadılar ama yakınlarına ve benim gibi arkadaşlarına ‘yorulduklarını ve aday olmayacaklarını’ söylediler. Sonra da ‘aday olmayacağımı açıklamak üzere iken, yarım saat önce aradılar’ ben de açıklama yapmaktan vazgeçtim dediler. Yüz yüze olduğumuzda bunların adını dahi zikredebilirim. Hatta geçen hafta evime gelen milletvekili bir arkadaşıma yazımın metnini verdim ve ‘ilk madde seni ve senin gibi olan filan, filan ve filan arkadaşlarımı tanımlıyor’ dedim. Siyasette piştikleri için de hiçbir tepki vermedi.
‘Adaylık Vesveseleri’ yazımın ikince paragrafını tekrar okursanız, hedefteki kişi o kadar belli ki… O kendisini çok iyi biliyor ve benim 40 yıllık bir arkadaşım. ıki dönemdir siyasette belli bir tecrübe kazandığı için hiç rahatsız olmadı. Belki de ‘elbette ki yazan yazacak, konuşan konuşacak’ diye düşündü. Yukarıda bahsettiğim milletvekili arkadaşıma; ‘ikinci madde tamamen filan arkadaşımı tanımlıyor. Kendisine de bu yazımı ver. Gerçi bu yazımı ona da gönderdim ama sen de bir söyle… Belki bana söyleyeceği bir şey olabilir’ dedim. O da siyasette piştiği için hiçbir tepki vermedi. Halen de hiç görüş bildirmedi…
"Adaylık Vesveseleri" yazımın üçüncü paragrafını tekrar okursanız, bu maddeye uyan o kadar çok kişi bulabilirsiniz ki… Bunlardan birkaçı da bulunduğunuz ilde… Onlar da benim yakından tanıdıklarım. Ama anlaşılan o ki onlar siyaset dünyasının benim açımdan meçhul dünyasına biraz daha yatkınlar. Yazdıklarıma şu ana kadar hiçbir tepki vermediler ve verecek gibi de görünmüyorlar…
‘Adaylık Vesveseleri’ yazımın dördüncü paragrafını tekrar okursanız, göreceksiniz ki Başbakan’ın arkadaşı (!) bir akademisyen var. Yıllarca bu şehirde olup, etrafında doğru dürüst üç beş adam olmayan birisi her dönem aday oluyor. Kendisiyle bir dönem birlikte de çalıştık… O da benim yazıma bir tepki vermiyor. Galiba yazılan ve söylenenlere karşı bağışıklık kazanma yönünde gelişme kaydediyor…
‘Adaylık Vesveseleri’ yazımın beşince paragrafını tekrar okursanız, Sakarya’da böyle aileler görebilirsiniz. Hem para, hem çevre ve hem de itibar (!) olmak üzere her türlü ilişkiye sahip bu kişiler, yazılan çizilen söylenen hiçbir şeye, hiçbir tepki vermiyorlar ve çok pişkin davranıyorlar. Yani siyaset dünyasına çok yatkın görünüyorlar…
‘Adaylık Vesveseleri’ yazımın diğer paragraflarını da tekrar okursanız TSKM gibi benzetmelerin sahipleri kendilerini çok iyi biliyorlar. Hatta ‘temayülde’ ilk sıraları aldılar. Hep karşı oldukları partiden aday adayı oluyorlar ve teamülde ise ilk sıraları alıyorlar… Hayret? Burada bir gariplik yok mu? ışte o siyaset dünyasının bize yansıyan çok küçük bir parçası… Muhalif veya mutabık onlarca değişik sendikalardan aday adaylığı için başvuran insanlara bir bakın… Onlar ne söyler veya ne yazarsanız yazın tepki vermezler. Tecrübelidirler. Bilirler ki siyaset dünyasının omurgası yoktur. Dünü yoktur ve yarını da olmayacaktır.
Sevgili Dost, Aziz Yolcu…
Bir dokundunuz, bin ah işittiniz. Olsun…
Dostun atacağı taş incitmez. Yeter ki atanın dost olduğu bilinsin.
Ben de bütün samimiyetimle deklare ediyor ve açıklıyorum ki sizin dostunuzum. Ayağınıza bir dikenin batması beni de rencide eder.
Ben sizin dostunuzum ve arzum da dostunuz olarak da kalmaktır.
Allah, yarın size yöneldiğiniz istikamette bir yol açarsa, arkanızda olacağımdan da hiçbir şekilde şüpheniz olmasın. Böyle bir yol açılmazsa da ne gam… Takdir O’nundur. Vardır bir hikmeti…
Beni bağışlamanız temennisiyle selam ile muhabbetlerimi sunuyorum.