Geçen hafta altıncı ölüm yıldönümünde bir kez daha rahmetle andığımız değerli dost, girişimci, yatırımcı, iyiliksever gönül adamı Doktor Hikmet Kırdar’ı, çok geçmeden Bizim Bahçe’ye yeniden konuk etmeme yol açan dramatik bir haber düştü, gazetemizin birinci sayfasına, Hakan Arslan’ın imzasıyla önceki gün…

“Ölümünü Bekliyor” başlığı taşıyan haberde Irak’tan canını kurtarmak için kaçıp gelen Kudaf Swaid adlı mülteci kadına, Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi doktorları yumurtalık kanseri teşhisi koymuş…

Acil ameliyat olması gerekiyormuş...

Ancak talihsiz kadın “Geçici koruma kimlik belgesi” olmadığı için ameliyat edilemeyince, dayanılması zor sancılar içerisinde kalmış…

Belge için Bolu İl Göç İdaresi’ne başvurmuş. Kendisine “12. ayın 6’sında gel” denilmiş...

Hani derler ya kurşun adres sormaz misali ecel de gün, ay, yıl demez, çıkagelir ansızın…

Hiç olmazsa bu sığınmacı kadın, o kaçınılmaz sona acısız, sancısız gitsin isteriz…

Böyle acil durumda belge aranmasa olmaz mı!

Olur elbette…

Yeter ki vicdanlar kalksın ayağa…

Böyle durumlarda anlaşılan, bir Doktor Hikmet Kırdar lazım!

Zira o naif yüreğiyle böyle ya da benzer bir olayla karşılaşınca ya da iletilince dramatik bir vaka kendisine, hemen müdahale eder; adres sorar, bulur, buluşturur, yatırırdı kendisine ait Beyhekim Hastanesi’ne…

Bununla kalmaz, gerekeni yapar ve hiçbir paranın satın alamayacağı bir bedeli koyardı cebine…

Sancı içinde kıvranan Iraklı kadın bizim misafirlerimiz…

Yapılan her iyiliğin bir bedeli vardır hiç kuşkusuz… Buna talip olmak, erdemli yüreklerin işidir…

O nedenle hatırladım rahmetle, o unutulmaz dost, Doktor Hikmet Kırdar’ı bir kez daha…

Sanırım ilgililer o kadıncağızın imdadına yetişir, biz de gündeme taşımadan kaynaklanan ufacık bir girdiyi, atarız gönül hanemize…

Iraklı kadına yüce Mevla’dan acil şifalar dilediğimizin altını çizerek, Bizim Bahçe’den şifa çiçeği “Itırlar” gönderelim istedik…

AVUKAT KAZIM YILMAZ’IN HATIRLATTIĞI

Dün bu köşede, ilimizin yetiştirdiği Avrupa, Dünya ve iki olimpiyat şampiyonluğuyla bir olimpiyat ikinciliği kazanan efsane güreşçi Mithat Bayrak ile ilgili değerlendirmede bulunduk…

İller ve ülkeler böyle büyük başarılara imza atmış sporcularına vefa borcunu yerine getirirken isimlerini yaşatarak, bizdeki vurdumduymazlığa dikkati çekmiştik…

Ve sormuştuk “Serdivan’da kendine layık bir isim bekleyen beş bin kişilik spor salonu dururken böyle mahzun, neden bu cihan pehlivanının adı verilmez?” diye…

Ülkemizin bayrağını uluslar arası salonlarda dalgalandırıp İstiklal Marşımız’ı adeta yabancılara ezberleten böylesine muhteşem bir pehlivana sahip olmak, her ile ya da ülkeye nasip olmaz diyerek çıktığımız yolda, istedik ki vefalı kişilerin dikkatini çekelim…

İlimizin ünlü avukatlarından, eski baro başkanı Kazım Yılmaz okumuş yazıyı…

Aradı sıcağı sıcağına…

Dedi ki, “Tüm yazdıklarına katılıyorum.

Eğer bir salona ya da bir başka yere isim verilecekse spor adına, ilk akla gelen isim olmalıdır bu büyük pehlivan...

Sanırım bilmiyorsun, rahmetli Mithat Bayrak milletvekili Recep Uncuoğlu’nun da dayısıdır.”

Öğrenir öğrenmez aradım Uncuoğlu’nu…

Ve keyfiyeti ona da ilettim.

Salon kendine yakışır ve yaraşır bir isim bekliyor…

Beyler, bilin ki o salonu ancak ve ancak “Mithat Bayrak” ismi taçlandırır…

Başka söze hacet yok deyip, konuya farklı bir boyut ekleyen hatırlatmasıyla Avukat Kazım Yılmaz’a Bizim Bahçe’den “Orkideler” gönderelim istedik…