Geçenlerde televizyonda kelime oyunu programının tekrarına denk geldim. Konuk Cem Yılmaz. Sunucu soruyor “Bugün bizi neler bekliyor Cem Bey?”

Cem Yılmaz cevap veriyor “Size bilmemenin erdemini göstereceğim bugün.”
Seyircilerin kahkahaları stüdyoyu dolduruyor ve ben derin düşüncelere dalıyorum. Herkesin her şeyi bildiği bir dönemde yaşıyoruz. Tüm dünya alim (!) Sosyal medyada yorumları okuyorsanız şayet herkesin mükemmel bir anne-baba, öğretmen, psikolog hatta doktor olduğunu görmüşsünüzdür.
Her seferinde hayretler içinde okuyorum yorumları. Kimse bu konuda fikrim yok demiyor.

Safahat kitabının ilk sayfasına
Oku şayet sana hisli bir yürek lazımsa/Oku zira onu yazdım iki söz yazdımsa diyen Mehmet Akif Ersoy’u, “Bildiğim tek bir şey var o da hiçbir şey bilmediğimdir.” diyen Sokrates’i.
Bu kadar okursun yazarsın ne bilirsin diye sorulduğunda haddimi bilirim, diyen Mevlana’yı düşünüyorum.

Sahi çok mu bilgiliyiz yoksa mütevazılığın kaybolduğu bir dönem mi bu?

Sevgili okur ben bilmiyorum. Araba markalarından anlamam ama araba kullanmayı çok severim. Fen bilgisi hiç bana göre değil lakin Türkçe dedin mi orada tamamım. İnşaata bakıp kaç ton çimento kullanılmış kırk yıl düşünsem hesaplayamam ama bir bakışta her şeyi göz kararı hesaplayana saygım sonsuz.
Yaraları sarma konusunda uzman falan değilim hatta ilkyardım bilgim baya baya ilkokulda öğrendiklerimle sınırlı fakat nerede bir dil yarasından dertli görsem tanırım.

Bilmediğim öyle çok şey var ki... Büyüyorum ve hala öğreniyorum. Bilmediğimi söylemekten de çekinmiyorum. Elalem ne der sözü dünyanın en yüksek duvarlı hapishanesidir.
O yüzden bilmiyorum dersem ne derler diye düşünmüyorum, bırakıyorum kendimi özgürlüğe kanat çırparak bilinmezlere gidiyorum.

Size de tavsiye ediyorum, sözü uzmanına bırakmayı ve bilmiyorum demenin dayanılmaz hafifliğini tatmayı.

Bir de her ay yazacak mısın diye soranlar oluyor. Açıkçası bunu şu an bilmiyorum. :)