Sakaryaspor ligin başından bugüne, şampiyonluğa hiç ama hiç bu kadar yakın olmadı…

Eğer bu haftaki sıkıntılı deplasman maçını da kazanırsa, önü daha da açılacak...

İşte böyle zorlu haftalarda hiçbir hataya yer yok derken, takımın “ayağına top yakışan, golcü ve yetenekli” futbolcusu Beykan, sporcuya yakışmayan, yakıştırılamayan, hele de kendisine duyulan ihtiyacın doruk noktada olduğu haftalarda yaptığı büyük bir hatayla, takımını yalnız bıraktı…

Futbol öyle bir oyun ki en ufacık bir şımarıklığı dahi anında cezalandırır…

Nitekim kaçırdığı penaltı atışlarından sonra morali bozulan ve takıma fayda yerine zarar vermeye başlayan Beykan’ın durumu da böyle bir şey…

Takımın buraya gelmesinde onun katkısını kimse dışlayamaz ve dahi inkar edemez…

İyi futbolcu sahada sadece ayakları ile değil, beyniyle de kendini hissettirir…

Onun sinirli hali önce takımına, sonra da kendisine zarar verir…

Nitekim öyle de oldu…

İnanıyorum ki yeşil siyahlı ekip onun yokluğunu arayacaktır!
Ancak onsuz da maç kazanabilen takım, inşallah bunu hissetmez…

Penaltı atışlarındaki vuruş tekniği zayıf ve atacağı köşeyi belli eden bir stili var…

Her topun başına geçmesi anlamsız…

Takımda penaltı atışlarını daha sert ve kalecinin tutamayacağı şiddette kullanabilen Serdar Ümit varken, onunla kaçan puanlar dilerim pahalıya mal olmaz...

Evet…

Son maçtaki çılgın hali ona hiç yakışmadı desek yeridir…

Futbol hayatının baharında hiç de hoş karşılanmayacak ve bırakın böyle yetenekli ve ihtiyaç hissedilen bir sporcuyu, sıradan hatta mahalle takımı oyuncusuna dahi yakışmayan saldırganlığının affedilmesini sağlamak, bundan gayri takım arkadaşlarının ayaklarına kaldı…
Kazanılırsa geride kalan maçlar, ne âlâ!

Aksi halde bunun affı hiç de kolay olmayacağı gibi, geleceğine de indirilmiş bir büyük darbe olacaktır…

Sormak isterim şimdi; Rahat mısın Beykan efendi!

Al başını iki elinin arasına düşün, düşün ve yine düşün; “Ben ne yaptım” diye…

Otur ve takımın kazanması için dua et zira bundan sonra yapacağın bir şey kalmadı geride… Yazık!