Bunca senelik gazetecilik tecrübem bana şunu öğretti ki okuyucular hiçbir şeyi unutmuyor…

Hele ki benim yazılarımı yakından takip edenler, “Şunu şunu yazacağım demiştin. Ne zaman yazacaksın” diyerek sürekli ensemde boza pişiriyor…

1 Mart Pazartesi akşamı Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’yi ziyaret etmiş, ziyarete dair izlenimlerimi de 8-9 Mart tarihlerinde yazdığım üst üste iki yazıyla okuyuculara aktarmıştım…

9 Mart tarihinde yayınlanan son yazım şöyle bitiyordu:

“Bu arada belediyedeki kadro hareketliliğine, Toçoğlu ekibinin tasfiyesine, çok tartışılan yakın çevresi ve ekibine dair de sohbet ettik…

“Ekrem başkan iyi bir insan ama çevresi kötü” diyorlar, siz ne diyorsunuz diye sordum kendisine…

Bir de, “Her şeye başkan karar veriyor, garsonlarla bile mülakat yapıyor, başka hiç kimseye yetki vermiyor” eleştirilerini yönelttim…

Gönül isterdi ki bu konulara dair konuşmalarımızı da yazayım…

Ama bugün de baya uzun bir yazı oldu…

Onları da başka bir zaman yazarım artık…”

İşte bu yazıyı hatırlatıp, “Hadi ya, ne zaman yazacaksın” deyip duruyorlar…

Meseleler civcivli ve magazinsel olunca insanlarda merak duygusu da uyanıyor haliyle…

Ciddi konulardan ziyade dedikoduyu seviyor insanlar bu şehirde…

Her neyse…

***

Bir vesileyle geçen cuma günü yeniden bir araya geldik Ekrem başkanla…

“Neredesin yahu! Sık sık çık gel böyle belediyeye” dedi beni görünce…

Yavaş yavaş kanımız kaynıyor birbirimize anladığım kadarıyla…

O her zamanki güler yüzü ve cana yakın tavrıyla son derece samimi bir şekilde karşıladı yine beni…

Ben de bu vesileyle yarım kalan yazıyı tamamlayayım istedim…

Evet, Ekrem başkanla buluştuğumuz o tarihi günde Zeki Toçoğlu’ndan kalan ekibi neden tasfiye ettiğini de sordum kendisine…

“Tasfiye diye bir şey söz konusu değil” dedi…

Bazı isimlerle ilgili çok sayıda şikâyet olduğunu ve bu itibarla kendileriyle devam etmenin mümkün olmadığını söyledi…

Kamuoyu nezdinde de yıpranmış bu isimlerin yerine bizzat bildiği, tanıdığı, geçmişte de birlikte çalışıp verim aldığı insanları tercih ettiğini kaydetti…

“Kaldı ki geçmiş yönetimden kalan birçok isimle de çalışmaya devam ediyorum. Onun ekibi, şunun ekibi diye bir ayrım gözetmiyorum. Ben başarılı olan, işini iyi yapan herkesle çalışırım” dedi Ekrem Başkan…

“Peki, kurduğunuz ekibin performansından memnun musunuz” sorumu da “Memnunum” şeklinde yanıtladı…

Yakın çalışma arkadaşlarından gerçekten memnun olduğunu ama kimi daire başkanlarından beklediği verimi alamadığını sezinledim…

Sezinledim diyorum çünkü isim vererek konuşmadı ama gözlemlerim neticesinde böyle düşündüğünü anladım…

Zaten ufak tefek birtakım değişikliklerin olabileceğini de belirterek, “Benim anlayışım belli. Çalışan kalır, çalışmayan gider. Göreve getirdiğim insanları görevden almasını da bilirim” diye konuştu…

Kendisiyle görüşmemin ardından yaptığım kısa bir istihbarat çalışmasının ardından bilhassa büyük umutlarla göreve getirilen kimi daire başkanlarının hayal kırıklığı yarattığını öğrendim…

Bu itibarla görev süresi boyunca dişe dokunur hiçbir iş yapmayan kimi isimlerin topun ağzında olduğunu söyleyebilirim…

Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek…

***

Ekrem başkana bir de kendisiyle alakalı sıklıkla yapılan bir yorumu aktardım…

“Diyorlar ki Ekrem Yüce iyi bir insan ama çevresi kötü. Yanlış bilgi veriyor, yanlış yönlendiriyorlar. Başkan da söylenenlerin çok fazla tesirinde kalıyor” şeklinde özetledim bu yorumu…

“Benim bir çevrem yok ki! Ben yalnız adamım” diyerek başladı söze Ekrem Başkan…

Hiç kimsenin lafıyla hareket etmediğinin, kendisine gelen bilgileri farklı kanallardan teyit ettirdiğinin ve de etrafında kendisine yakın isimlerin kümelenmesini özellikle istemediğinin altını çizdi…

Yani, “Ben başkana çok yakınım. Sürekli birlikteyiz. Benim sözüme çok itibar eder” diyenlere pek itibar etmesin kimse!

“Her şeye siz karar veriyorsunuz. İşe alınacakları bile tek tek mülakata sokuyorsunuz. Kimseye yetki vermiyorsunuz” deyince de, “Belediyedeki herkesten ben sorumluyum. En küçük olumsuzlukta bile fatura bana çıkartılmayacak mı? Bu nedenle küçük büyük demeden her işi bizzat takip ederim. Ben bu şehrin belediye başkanıyım. Yaprak kımıldasa benim haberim olmalı” şeklinde yanıtladı bu sorumu da…

Katıldığım noktalar da var söylediklerinde, katılmadığım hususlar da…

Ama en çok hoşuma giden “Ben yalnız adamım” cümlesiydi…

Birkaç sonuç çıkarılabilir bu cümleden:

Birincisi gerçekten yalnızdır, etrafında ona yardım edecek, yol gösterecek, yükünü hafifletecek hiç kimse yoktur…

İkincisi; evet, etrafında çok insan vardır ama bunlar tek düşüncesi kendi menfaati ve kendi ikbali olan insanlardır ve de bu manada varlıkları ile yoklukları birdir…

Üçüncüsü ise başkanın çevresi gerçekten onu yanlış yönlendiren menfaatperest insanlarla örülüdür ve başkan bey de bu durumun farkına varmıştır, “Ben yalnız adamım” diyerek ilgili kişilere mesaj vermektedir…

***

Velhasılı kelam, bu devran hep böyledir…

Gücü ve yetkiyi elinde bulundurunca etrafınızda çok sayıda insan bulursunuz…

Kiminin niyeti yakınlarını işe sokmak, kiminin niyeti belediyeden ihale kapmak, kiminin niyeti ise “Bak ben başkana çok yakınım” diyerek şehirde kendine alan açıp iş takibi yapmaktır…

Her dönemin insanlarıdır bunlar…

Başkanın etrafında pervane gibi döner, onun bir iki işini hallederek göz boyamayı hedefler ve birtakım insanlarla ilişkilerini kullanarak kendilerini önemli biri gibi göstermeye çalışırlar…

Ve de sürekli başkanı pohpohlayıp, “Siz bir harikasınız. Siz muhteşemsiniz. Siz eşsiz ve benzersizsiniz” gibi cümleler kurarak başkanın egosunu okşar, onu zayıf tarafından yakalamayı arzularlar…

Ne mutlu ki Ekrem başkan erken farkına varmış bu gibi “tatlı su kurnazı” insanların…

Etrafında, yanında, yöresinde esasında hiç kimsenin olmadığını vurguluyor ve “Ben yalnız adamım” diyor…

Tıpkı benim gibi…

Ben de yalnız bir adamım bu camiada…

Yanımda yöremde, sağımda solumda, önümde arkamda hiç kimse yok…

Selam olsun tüm yalnızlara!