Sakaryalı entelektüel.
Gönlü “vatan” ve “hizmet” sevgisiyle dopdolu bürokrat.
Sözü, özü, gözü, yüzü “bir” adam.
1877-78 Osmanlı – Rus Harbinde Bulgaristan Varna ili Pravadi ilçesi Sarıkovanlık’tan Sakarya Ferizli’ye göçenlerin kurduğu Nalköy’de 1953 yılında doğdu. İlkokulu köyünde okudu; eğitim hayatı ailesinden uzak gurbette geçti; Adapazarı (orta), Çorum (imam-hatip lisesi), Erzurum (üniversite).Lisede yatılı okurken okulun kütüphanesini adeta “mesken tuttu”; kitaplara bu ünsiyet onu kitapların dünyasına, edebiyata yönlendirdi” “Ver elini Erzurum”; lisans (1975), yüksek lisans (1979) ve doktorayı (1983) orada tamamladı.
İçinde ta Nalköy’de yanmaya başlayan “idealizm” ateşi, onu hiçbir zaman bırakmadı; “bir koltukta iki karpuz” misali, akademisyenlik kadar “memleket meseleleri”yle de yakından ilgilendi: Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği (1988), Yesevi Üniversitesi Mütevelli üyeliği (1995), Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı (2002-2007), Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği (2007-2014, devam ediyor) görevleri bunun göstergeleri.
1988’den beri “Ankaralı” olan İsen, önce Gazi Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı, ardından Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı (1997-2000), Başkent Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığını (2000-2002) yürüttü.
Balkan uzmanıdır; bir “medeniyet sevdalısı” olarak gönlünün bir tarafı daima Balkanlardadır; Belgrat Üniversitesi’nde üç yıl öğretim üyeliği yapmış, “evlad-ı fatihan” diyarını karış karış gezmiştir; nitekim “Varayım Gideyim Urumline - Türk Edebiyatı’nın Balkan Boyutu”, “Balkanlar’da Türk Çocuk Şiirleri”, “Balkanlarda Türk Çocuk Hikayeleri”, “Balkanlarda Osmanlı Mirası - Gezi Rehberi” gibi kitapları da bulunmaktadır.   
Sınıf öğretmeni Reyhan Hanımla evli Mustafa Bey’in, Esra (akademisyen), Tuğba (akademisyen) ve Murat (avukat) adlarında üç çocuğu bulunmaktadır.
Kitaplarından bir kısmı: “Usulî Divanı” (1990), “Latifî Tezkiresi” (1990), “Sehi Bey Tezkiresi”, “Şeyhi Divanı”, “Gaza-name-Çehrin – Vuslati Ali Bey”, “Ötelerden Bir Ses Divan Edebiyatı ve Balkanlarda Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler”, “Acıyı Bal Eylemek – Türk Edebiyatında Mersiye” (1994), “Sultan Şairler” (1997, A.F.Bilkan ile), “Gelibolulu Mustafa Ali” (1998), “Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü” (2001),  “Eski Türk Edebiyatı El Kitabı” (2006, M.Macit ile).
“Eski Türk Edebiyatı” profesörü olan İsen, “eski ile yeniyi mezcetmiş” bir Türk aydınıdır; bir ayağı Mevlâna misali “Anadolu’da”, diğeriyle “dünyanın bütün güzellikleri”ni ülkesine devşirmek azim ve kararlılığındadır; bunu da o kadar “sessiz ve gösterişsiz” yapar ki, çoğu kez varlığını bile fark ettirmez.
54 sene sonra doğdu topraklara “vefa” olarak geliştirdiği “Marka Şehir Sakarya” projesi ve uygulamaları, fincancı katırlarını ürkütmüş de olsa, şehrin çıtasını “iki barem yükseltmiş”, “öz değerlerini” hatırlatmıştır Adapazarılılara.    
Sağlamcıdır; çünkü hem memur, hem muhacir, hem akademisyendir; kırk kere ölçüp tartmadan hareket etmez.
Sağlamcılığı, çoğu kez “yavaşlığıyla” eleştirilmektedir.
Tevazu ehlidir; afra tafrası hiç yoktur; gönül adamadır; sözlüğünün ilk kelimeleri “edep” ve “vefa” ile başlar.
Hayat hikâyesi başarı zincirinin halkalarıyla doludur; ama mizacı gereği, ustalıkla, yaptığı bütün başarılı işlerin daime üç adım gerisinde durmuştur.
“Çalışkanlığın ve sabrın sonu selamettir” sözü sanki onun için söylenmiştir; “yürüyen koşanı geçermiş” de.
Nalköy’den Çankaya’nın zirvesine ulaşan bir yol; “bilginin/entelektüelliğin”, “vatanı karşılıksız sevmenin’’ ve ‘çalışkanlık ve sabrın’ başarısı sayılmalıdır.
Mustafa İsen; başarılarının ve hizmetlerinin üç adım gerisinde duran adam. Hatta beş adım.