İlimizde belediyelerde değişim, 1994 yılında Refah Partisi döneminde “Belediyecilik bizim işimiz” parolasıyla başladı…

Zamanın, “Devrilmesi imkansız” denilen belediye başkanı rahmetli Ünal Ozan’dan görevi devralan ekip içerisinde bulundum…

O ekibin önemli kilometre taşları arasında, partide dikkati çeken, sözü sohbeti dinlenen bir siyasetçi olarak yer alan Ekrem Yüce hep ilgi alanım içerisinde oldu…

O günden bugüne onda bilgi, yetenek ve her şeyin ötesinde sadakat görülmeseydi, bu parti içerisinde yeri yurdu olamazdı elbette…

Bu parti Yüce’yi hiçbir dönemde hizmet dışına itmedi, hep sahiplendi…

Nihayet Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi onurlu bir göreve getirdi…

Herkes gibi bu değişim ve gelişimden sevinç duyanlar arasında, ben de bir gazeteci olarak yer aldım…

Bugüne kadar seçilen belediye başkanları acılı ve acımasız bir muhalefetle karşılaşsalar da yıllarca, ipi göğüsleyip emaneti teslim etmede üzerlerine düşen görevi yerine getirip, ilin tarihinde yerlerini aldılar…

Ekrem Başkan için de kader böyledir ve değişmez…

Yarınlarda o da görev süresini tamamlayıp kenara çekilecek…

İsterim ki hayırla yad edilen bir başkan olarak atsın imzasını, ilin belediyecilik tarihine…

Ama öyle olmayacağını gösterir endişeler oluşmaya başladı içimde…

Hemen her gün kulağımıza gelen, duymak istemediğim, ancak üzülerek dinlediğim, size ve bu davaya zarar vereceğine inandığım yanlış tasarruflarınız olduğunu duymak, beni eski bir mesai arkadaşınız olduğum kadar, davaya gönül vermiş bir gazeteci olarak, üzmek bir yana düşündürmeye de başladı…

Önce duyup da inanmadığım gerek medyadaki tutumu, niyeti ve yönü belli kişilerin sözlerine yazılarına itibar gibi, büyükşehir belediye başkanına yakışmayan ve dahi yakıştıramadığım işe almalar, işten gönderilmeler konusu var ki benim tanıdığım Ekrem Başkan adına daha işin başında bir büyük üzüntü kaynağı olmuştur…

Bu partiye oy vermek bir kenara gönlü ile hizmet veren, liyakatli kişiler dururken, çapsız kişileri işe almak gibi bir yanlışın faturasının altından kalkmak zor olduğu gibi vebali de ağırdır…

O dillere destan belediyecilik anlayışını özünden koparıp farklı iklimlere taşımanın seçim dönemlerinde faturasını ödemek sanıldığı gibi hiç de kolay olmaz…

İlin temel sorunlarını, ki bunlar bellidir ve bilinir, köklü bir çözüme ulaştırmak varken, fantezi sayılan yatırımlar üzerinde ısrar etmek fayda değil, zarar verir...

İş aleminin tepkisini çekecek çeşitli şekillerde tenkide yol açan ve kuruluşu belediyeye maddi-manevi yük getirecek ticarî faaliyetler yerine, kalıcı ve ihtiyacı giderecek, sağlam yatırımlara yönelmek artık kaçınılmaz hale geldi…

Bu arada belediyeyi “iş görmez” hale getirecek bir yanlış uygulamayı yani önüne gelenin, sorgusuz sualsiz işe alındığı CHP’li eski belediyeden çıkarılan 500’ü aşkın işçi dönemini de (1994-1999) hatırlatmak isterim…

Ö tecrübeyi yaşayan eski ve deneyimli bir siyasetçi olarak çekilen acıları unutmuş olamazsın, olamayız da…

Sözlerimi, sana ve partiye inanan bir eski belediyeci olarak ya da yıllarını bu şehrin daha yaşanılır, daha adil yönetilir ve dahi daha bayındır olması adına tüketen eski bir dost, tecrübeli bir gazeteci olarak değerlendirmeni isterim…

Zira son aylarda oturup konuşamadığımız o kadar çok konu var ki dinlemen lazım hem de can kulağıyla… Bunları “Niye bana anlatmadın Zeki ağabey” dememen için kaleme alıyorum…

Tercih senin koca başkan…

Bu duygularla yazdıklarımı, dost acı söylese de başım üstüne anlayışı ile değerlendirmen adına  “Zambaklar” gitsin istedik…