Geçen Perşembe Yeni Şafak’ta Ayasofya’yı manşette görünce, “Hah” dedim, “Zamanlamam iyiymiş.”
Haberi okuyunca, Ayasofya meselesinin de bir hükumet - cemaat kavgası meselesine dönüştürülmeye çalışıldığını anlamam zor olmadı.
Meğer, habere göre tabii, Ayasofya’nın ibadete açılması için çalışmalarını neredeyse tamamlamış olan hükumeti zor duruma düşürmek için cemaat Ayasofya’nın açılması konusunu gündeme getirmekteymiş.
Peki, hükumet Ayasofya’yı ibadete açacak mıymış da, hazırlıklarını tamamlamış?
Peki neymiş o hazırlıklar?
En önemlisi şu, şaşıracaksınız bence, çünkü Ayasofya’nın ibadete açılmasının önündeki siyasal diplomatik engeller kadar büyük bir engel olan mesele hakkında bu hazırlık.
Hristiyanlığın en eski ve en büyük mimari yapısının duvarlarını süsleyen freskler, hadi Türkçesini söyleyelim, yapının Hristiyani resimleri hakkında, öyle bir çözüm bulunmuş ki, şaşırmamak mümkün değil.
“Burası ibadete açılınca bu resimler ne olacak peki, burada namaz nasıl kılınacak” diye düşünmeye gerek kalmıyor bu çözümle.
Ayasofya sabah 8’le 12 arasında yine müze olarak turistlerin ziyaretine açık olacak.
Her şeyiyle. Olduğu gibi.
Ayasofya’da öğle namazı öncesi bir düğmeye basılacak ve Ayasofya’da fresk miresk kalmayacak.
Siyah bir ışıkla yapı namazı bozacak resimlerden arındırılıyor.
Bu çözümü bulacak kadar Ayasofya’yı açmaya kararlı bir irade var ise eğer, dünyanın bütün liderleri, özellikle Türkiye siyasetiyle yakından ilgili olanlar, siyasi düşüncelerini ve hesaplarını gözden geçirmeliler bence.
Açılsın mı, açılmasın mı? Gerek var mı, yok mu? Açılması doğru mu, değil mi?
Ben, açılsın diyorum. Açılacak diyorum. Bu Mayıs'a yakışır diyorum.
Bu 29 Mayıs'a çok yakışır.
Cumhurbaşkanını kendi seçecek Müslüman Türkler için Ayasofya'da cuma namazı kılmak imkansız değildir.
Burada soru şu olmalıdır: Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi böylesine riskli bir hamle yapılabilir mi?
Eğer bunu bugünlerde yaparsa, Recep Tayyip Erdoğan, Türk İslam tarihine adını Fatih’ten sonra en büyük yere yazar.
Oğuzlar, Alparslanlar, Osmanlar, Selahaddinler, Yavuzlar, Kanuniler sırasına yani.
Cumhuriyet açısından da bir siyasetçinin, bir liderin Atatürk’ün gölgesinden kurtulabilmesinin hatta onu gölgede bırakabilmesinin başka bir yolu yoktur.
Şimdi tekrar soralım: Ayasofya’da Cuma namazı kılmanın, kıldırmanın  efsanevi hatta mucizevi iktidarı yanında Çankaya seçimi ya da Cumhurbaşkanlığı seçimi sizce ne ifade eder?
Ayasofya’nın durduğu tepe Çankaya’dan yüksektir.
Oraya yükselmenin ve dünyaya o yükseklikten bakmanın zamanı gelmiştir.