Ene’l-Hakk sözünden dolayı idama mahkûm olduğu herkesçe malûmdur Hallâc’ın ama ‘Ene’l-Hakk’ sözünü nerede ve nasıl sarf ettiği hususunda çeşitli rivayetler vardır. Hatta sanılanın aksine, derisi yüzülmek sûretiyle idam edildiğini iddia edenler bile bulunmakta. Hallâc’a dair kerametler, başta Tezkiretü’l-Evliyâ, Nefahâtü’l-Üns gibi birçok kıymetli kitapta zikredilir. İşte o rivayetlerden bazıları ve birkaç beyit:
*
Şiblî, (darağacında bulunan) Hallâc’ın karşısında durdu ve seslendi: ‘Biz, elâlemin işine karışmayı sana yasaklamamış mıydık? (Hicr, 15/70), dedi. (Hz. Lût’a kavmi işkence edip acı çektirirken böyle demişlerdi. Ey Hallâc! Senin halin onunkine ne kadar da çok benziyor.)
Sonra Şiblî sordu:
-Tasavvuf nedir, ya Hallâc?
-En aşağı mertebesi şu gördüğün manzara! (İdam)
-En yüksek derecesi hangisidir?
-Senin için mümkün değil!
Herkes ona recm taşı attı. Şiblî de (şer’î fetvaya) muvafakat etmiş olmak için bir gül atınca, Hüseyin b. Mansur bir ‘âh’ çekti. ‘Sana atılan bunca taşlardan hiçbirine niçin ‘âh’ etmedin? Atılan bir güle âh etmendeki sır nedir?’ dediler. Şunun için dedi: ‘Onlar bilmiyorlar, onun için de mazûrdurlar. Onun yaptığı gücüme gitti. Zira o biliyor, bunu yapmamalıydı.’
*
Bütün uzuvları teker teker kesilirken Hallâc, yüzünün ve kollarını kana boyar. ‘Niçin böyle yaptın?’ diyenlere ‘Çünkü’ der, ‘Çok kan kaybettim, biliyorum ki, yüzüm sararacak, beti benzi attı sanacaksınız, yüzümü kana buladım, tâ ki size karşı kıpkırmızı yüzlü olayım.’ ‘Diyelim ki yüzünün bunun için al kan ettin. Peki kollarını neden kana buladın?’ dediklerinde, çünkü, der:
-Abdest alıyorum!
-Ne abdesti?
-Aşkına kılınan iki rekat namazın abdesti ve ancak kanla alınırsa sahih olur.’
*
Hallâc’ın kesilen bütün uzuvlarından, yakıldıktan sonra da külünden ‘Ene’l-Hakk’ nidasının geldiği rivayet edilir. Hallâc, katledilmeden önce hizmetçiye: ‘Benim külümü Dicle’ye attıklarında, su kuvvetle coşacak, öyle ki, suda garkolma korkusu Bağdat’ı saracak, o saatte hırkamı Dicle kenarına götür ki, su sakinleşsin:’ demişti.
*
Bir zaman, Hüseyin Mansûr Cüneyd’in kapısını çalar. Cüneyd içeriden seslenir:
-Kimsin?
-Hakk!
-Hakk değilsin. Belki Hakk ilesin. Hangi ağacı ifsad edersin? (Hangi darağacı seninle cenk eder?)