Anket deyince hemen heyecanlandınız değil mi?

“Acaba kimin anketi? Acaba neyle ve kiminle ilgili? Sonuçlar ne yönde?” gibi birçok soru belirdi zihninizde…

Başlık bile okuttu yani yazıyı!

Fal muhabbetinde olduğu gibi anketlere inanma, anketsiz de kalma demişler…

Ama AK Parti bir süre anketsiz kalacak anladığımız kadarıyla…

Bu işi çok ciddi yapan, tamamen bilimsel ve objektif esaslara dayanan anket şirketlerine lafım yok elbette…

Lakin bilhassa seçim dönemlerinde ortaya çıkan ve kim anket yapılmasını istemişse onun istediği sonuçları yansıtan bir dünya araştırma şirketi var…

Objektif ve bilimsel temellere dayanıp 10-15 puan gibi abartı derecede yanılanları da var ya; hadi neyse…

Geçenlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, artık anketlere güvenmediğini, kendilerini manipüle ettiğini açıkladı…

Ve üç ay boyunca anket yaptırılmaması talimatını verdi…

Sevinen de vardır bu duruma, üzülen de…

Kendisine ve icraatlarına güvenen adam, “Çıkılsın halka sorulsun, bu benim işime gelir” diye düşünür muhakkak…

Halktaki tepkiyi bilenler içinse kamuoyu anketleri adeta korkulu bir rüya gibidir…

Bu işi çok seven ve önemseyen insanlar tanıyorum…

Çuvalla para ayıranlarını da biliyorum…

Bir şekilde anketleri manipüle ederek kendilerine yol yapanların varlığından da haberdarım…

Herhalde karaları bağlamışlardır Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı sonrası…

Vatandaş da iki gruptur bu konuda…

Kendi desteklediği insanlar ve partiler önde çıkıyorsa, “Kardeşim bu da bir bilim sonuçta. Falanca şirket de hiç yanılmamış” deyip esrarlı bir hava yaratırlar…

İşine gelmeyen sonuçlar karşısında ise halkımızın tepkisi hep aynıdır: “Parayı basıp kendilerini birinci gösteriyorlar! Ayrıca ne zaman yapıldı bu anket, nerede yapıldı? Bana kimse sormadı!”

Velhasılı kelam ağalar, anketlerin pek de bir önemi yok artık…

Siz yine teşkilatlarla, partililerle falan arayı iyi tutmaya bakın…

Bakarsınız o beğenmediğiniz ve önemsemediğiniz parti içi temayül yoklamaları daha da bir önem kazanabilir bu dönem…

Şunu da hatırda tutmakta fayda var ki “Anketler ne diyor” sorusundan ziyade önemli bir soru var önünüzde:

“Reis ne diyor?”

CHP’de ön seçim olur mu?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde parti içi çekişme yıllardan bu yana süregeldiği gibi devam ediyor…

Sakarya’da bir tarafta Milletvekili Engin Özkoç, karşı tarafta da Özkoç’tan hazzetmeyenler var son dönemde…

Bu amansız mücadelenin galibi kâh Özkoç ve beraberindekiler oluyor, kâh karşı tarafta yer alanlar…

Son il seçiminde gördük ki ibre yine muhaliflere döndü…

Özkoç’un desteklediği Ayça Taşkent değil de Erdoğan Isır kazandı seçimi…

Ve Sakarya delegasyonu toplu halde Muharrem İnce’yi desteklediler büyük kurultayda…

Seçimi kaybettiler ama “Galiptir bu yolda mağlup” tarzı bir hava esti, esmeye de devam ediyor…

Elbet bir gün partinin başına biz geçeceğiz inancı hâkim bu safta…

Diğer yandan il seçimini kaybeden Ayça Taşkent de ilginç bir şekilde Parti Meclisi üyesi seçildi…

Hal böyle olunca “kim kazandı, kim kaybetti, ne oldu, ne bitti” gibi sorulara cevap vermek de hayli güçleşti…

Lakin yapılmak istenenle olacağa dair bir kehanette bulunmak istiyorum…

Erdoğan Isır ve arkadaşları ve genel manada taban ne istiyor: Ön seçim istiyor…

Milletvekili ve belediye başkan adayları, meclis üyesi adayları ön seçimle belirlensin diyorlar…

Hatta delegeyle değil üyeyle yapılsın bu seçim istiyorlar…

Yerel seçimlerde istediğinizi elde edebilirsiniz, orada bir sıkıntı yok…

Fakat genel seçimlerde iş değişir…

Sizin istediğiniz de olur, Engin Özkoç’un istediği de…

Peki, nasıl mı?

Genel Merkez der ki, “Tüm Türkiye’de olduğu gibi Sakarya’da da ön seçim yapacağız. 1 ve 2. sıralar kontenjan olarak ayrılacak, yani adaylarını genel merkez tayin edecek; 3, 4, 5, 6 ve 7. sıra adaylarını ise ön seçimle parti tabanı belirleyecek…”

Nasıl çözüm ama?

Hadi bir kehanette daha bulunayım:

Genel merkez kontenjanından 1. sıra adayı Engin Özkoç, 2. sıra adayı da Ayça Taşkent olur…

Varın siz üçüncü ve diğer sıralar için yiyin birbirinizi ön seçimde!

Adapazarı ve Erenler’de

aday patlaması yaşanır

Geçen belediye seçimlerinde en çok aday adayı Erenler’den çıkmıştı…

Cavit Öztürk’ün yeniden aday gösterilmeyeceğini düşünüp yığılmışlardı bu ilçeye…

Adapazarı için de hatırı sayılır bir başvuru yapılmıştı…

Muhtemelen Süleyman Dişli de bir daha aday gösterilmez diye düşünüyorlardı…

Siyasi hesaplar tutmadı ve gerek Dişli, gerekse Öztürk görevlerine devam ettiler…

Önümüzdeki seçimlerde ise 3 dönem üst üste başkanlık yaptıkları için tekrar aday olamayacaklar…

İşte bu nedenle Adapazarı ve Erenler’in talipli listesi de hayli kabarık olacak…

20’leri 30’ları geçtim, 50’leri bile bulabilir aday adayı sayısı…

Kendi yöntemlerimle oluşturduğum aday adayı havuzum her geçen gün doluyor…

İnce eleyip sık dokuyarak ve kuyumcu titizliği ile çalışarak olası liste üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum…

İstihbari ve istikşafi görüşmelerim de devam ediyor bir yandan…

Sonuçları önümüzdeki haftalarda paylaşırım efendim…

Lütfen biraz sabırlı olalım…

Ali İnci dünyayı yönetir mi?

AK Parti 25. dönem milletvekili ve Hendek eski Belediye Başkanı Ali İnci 15 Temmuz Milli İrade Derneği’ni kurdu ve başına geçti…

Kongresi geçen cumartesi günü yapıldı…

Kongre öncesinde de basın toplantısı düzenlendi…

Her zaman iddialı ve hırslı bildiğim Ali İnci dernekle ilgili nasıl bir vizyon çizecek diye beklerken, merakım çok da uzun sürmedi…

“Bu tip dernekler Türkiye’nin birçok ilinde mevcut” diye sözlerine başlayan Ali İnci, hedeflerinin Sakarya’daki derneği konfederasyon yaparak tüm dernekleri kendilerine bağlamak olduğunu söyledi…

Hah tamam işte dedim, benim tanıdığım Ali İnci bu!

Taşı sıkar suyunu çıkarır, vizyonunu geniş tutar, çıtayı yükseğe koyar, her ne iş yapıyorsa en iyisi olmayı hedefler…

Ali İnci günün birinde “Dünyayı ben yöneteceğim” gibi bir iddiayla bile ortaya çıksa ben şahsen yadırgamam, inanırım…

Helal olsun diyorum bir kez daha...

Öyle makama yayılıp da “Ben bakarım keyfime arkadaş” diyenlere de örnek olur inşaAllah…

Bana arkadaşını söyle

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü boşa söylenmiş bir söz değildir…

Birlikte gezip dolaştığın adam nasıl bir karaktere sahipse seni de onu yanında tuttuğun için aynı şekilde değerlendirir insanlar…

Gezdiğin adam üçkâğıtçının önde gideni, menfaatperest, kısa yoldan köşeyi dönme heveslisi, profesyonel yalancı, para-kadın ve şöhret üçgeninin esiri olmuş, “Helal, haram ver Allah’ım, senin kulun yer Allah’ım” kafasında bir tipse şayet, böyle bir tiple arkadaşlık eden adamın da benzer özellikleri taşıdığı düşünülür…

Öyle olmasa bile zamanla bir bozulma başlar insanda…

“Üzüm üzüme baka baka kararır” sözü de boşa değildir…

Bilhassa yönetici pozisyonundaki adamlar kiminle arkadaşlık ettikleri hususunda azami dikkat ve özen göstermeliler…

Böylesi tiplerden aslandan kaçar gibi kaçmalılar…

Yok efendim mecburiyetten, efendim köprüyü geçene kadar gibi argümanlarla kendilerini kandırmamalılar…

Kime kefil olduklarının, neye zar attıklarının farkında olmalılar…

Benim tavsiyem Hz. Ömer’in parayla tuttuğu ve kendisine her daim ölümü hatırlatan insan gibi birilerini bulundursunlar yanlarında…

Ya da bir Molla Kasım çıkagelsin bir yerlerden en beklenmedik anlarda…

Efendimizin (Sallalahu aleyhi vesellem) hadis-i şerifini de kulaklarına küpe etsinler: “Kişi, sevdiği ile beraberdir” (Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165)