Kamuoyunda uzunca bir süredir Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kuracağı partiler konuşuluyordu…

Nihayet Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi’ni kurdu…

Ali Babacan’ın da önümüzdeki bir ay içerisinde partileşmesi bekleniyor…

En çok merak edilen ve üzerinde tartışılan husus ise bu iki partinin AK Parti’nin oylarını bölüp bölmeyeceği…

Davutoğlu’nun kadrosuna baktığımızda birçok AK Partili ismi görebiliyoruz…

Yine Ali Babacan’ın A takımında geçmişte bakanlık yapmış birçok eski AK Partili isim bulunuyor…

Bu haliyle zaten birçok ismi AK Parti’den kopardıkları çok net görülüyor…

Her iki ismin, daha çok da Davutoğlu’nun AK Partili tabana yönelik çağrıları da ama el altından, ama aşikare devam ediyor…

Bilindiği gibi yeni hükümet sistemiyle birlikte yüzde 50+1 oyu alan başkan seçilip ülkeyi tek başına yönetebiliyor…

Bu itibarla AK Parti’den koparılacak yüzde 1-2 oy bile hayati önemi haiz…

Her ne kadar Babacan ve Davutoğlu partileri pek önemsenmiyor gibi görünse de kazın ayağı hiç öyle değil…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkıp da Babacan ve Davutoğlu’nu “dolandırıcılıkla” suçlaması, suçlayabilmesi bile bu iki partiye verilen önemin en büyük göstergesi…

Peki, AK Parti ne yapacak da tabanının bu iki partiye kaymasını önleyecek?

Bunun için önlerinde şahane bir fırsat var…

Bilindiği gibi AK Parti’de kongre süreci başladı…

Şayet bu süreçte üyelere ve delegelere gereken önem verilirse, sözde değil özde demokrat olunursa AK Parti eski gücünü muhafaza edebilir…

İsteyen her AK Partili kongrelerde aday olup yarışabilme özgürlüğüne erişirse, başkan adayları yönetim listelerini kendileri yapabilme imkanına kavuşursa, taban partiyi sahiplenmeyi sürdürür…

Sadece çok adaylı kongreler değil, milletvekili ve başkan adayları belirlenirken de partinin üye ve delegelerine söz hakkı tanınır ise kimse partisinden kopup gitmez…

Yani AK Parti’nin yapması gereken şey çok basit: Parti içi demokrasiyi işletmek…

Tüm kademelerde il-ilçe başkan ve yönetimlerini Genel Merkez belirlemeye devam ederse, milletvekili ve belediye başkan adaylarının kim olacağına tek bir kişi karar vermeyi sürdürürse, sözün özü partili delegeler “Biz ne dersek onu yapacaksınız. Bizim seçtiklerimize gidip paşa paşa oy vereceksiniz” şeklinde bir dayatmaya maruz bırakılırsa bunun partiye faturası ağır olabilir…

Eskiden olduğu gibi boynunu büküp her söylenileni yapmaya devam etmek yerine, “Yeter artık hor ve hakir görüldüğümüz! Bizim bu partide hiç mi söz hakkımız yok” deyip başka gemilere yelken açabilirler…

Benden söylemesi!

CHP'Yİ ERGÜN ÖZKAN KURTARIR
Cumhuriyet Halk Partisi’nde ilçe kongreleri yapılmaya devam ediyor…

CHP’yi AK Parti’den ayıran en büyük özellik isteyen herkesin kongrelerde aday olup özgürce yarışabilmesi…

Genel başkan dahil kimse çıkıp da, “Adayımız falanca olacak, karşısına başka da aday çıkmayacak” diyemez CHP’de…

Fakat CHP’nin handikabı da hep aynı isimler üzerinde dönüp durması…

Partinin son 20 yılına bir bakın hep bildik isimler bildik görevlere talip oluyor…

Ve neticede parti bir arpa boyu yol alamıyor…

30 küsur sene sonra bir milletvekili çıkarılabildi ama bu sayı bir türlü 2 olmuyor…

Yıllardan beri tek bir belediye başkanlığı kazanılamıyor…

Belediye başkanlığını geçtik belediye meclis üyelerinin sayısı bile bir elin parmaklarını geçmiyor…

Onu da bir tarafa bırakın partideki üye sayısı bile doğru dürüst bir artış gösteremiyor…

AK Parti’nin il genelinde 200 bin üyeyi hedeflediği bir ortamda, CHP on binlerce insanın yaşadığı koskoca ilçelerde 30-40 kişiyle kongre yapıyor…

CHP’yi yakından tanıyan bir gazeteci olarak partinin ivme yakalaması, kendi içindeki kavgalarına ve hizipleşmelerine son vermesi, milletvekili ve belediye başkan sayısını artırması adına Ergün Özkan’ı il başkan adayı olarak öneriyorum…

Partide herkesin sevip saydığı, hiçbir zaman davasına sırt çevirmemiş, kendisine her ne görev verilirse yapmış ve kendisinden ne istenirse yerine getirmiş bir partili…

Sadece CHP çevresinde değil ilin bütününde tanınan ve sevilen bir isim…

Dar bir çevrenin veya Genel Merkez nezdinde herhangi bir grubun adamı değil…

Her dönem “Ben milletvekili adayı olacam, ben başkan adayı olacam, ben yönetim kurulu üyesi olacam, ben delege olacam” diye tutturan bir isim de değil…

Kendisine verilen her görevi yerine getirmekle birlikte partide hiçbir göreve talip olmayan bir isim…

“Partiye hizmet sadece belli bir makama gelerek değil dışardan basit bir üye olarak da verilebilir” anlayışının en canlı örneği…

Yıllardan beri başkan adayı olup kendi reklamını yapmaktan gayrı partiye zerre katkısı olmayan insanlardansa Ergün Özkan’ın il başkanı olması CHP’ye olduğu kadar, etkili ve seviyeli muhalefet anlayışı ile şehre de bir artı ve değer katar…

Şayet birçok CHP’li kendi izzet ve ikbalini düşündüğü kadar partisini ve şehrini düşünüyorsa Ergün Özkan’ı ikna ederek işe başlayabilir…

MUTLU BAŞKAN BEN YORULDUM ARTIK!
Mutlu başkan, ben yoruldum artık!

Adapazarı Belediye Başkanı Mutlu Işıksu’yu yakından takip ediyorum…

Özellikle sosyal medyadan her an nerede olduğunu ve ne yaptığını görebiliyorum…

Başkan seçileli 9 ay oldu ama kendisi köy köy, mahalle mahalle gezmekten bıkmadı, usanmadı, yorulmadı…

Öyle sadece merkez mahallelere de değil, şehrin en ücra köşelerine kadar gidiyor ve vatandaşla hasbihal ediyor…

Sadece seçim döneminde değil, yerel seçimlere 4 yıldan fazla bir süre varken dahi vatandaşın ayağına gidiyor, sıkıntısını dinliyor, taleplerini not ediyor, gönüllerine dokunuyor…

Ha yoruldu ha yorulacak diye bekliyorum ama hiç duracağa ve yorulacağa benzemiyor…

İnanın sosyal medyada Mutlu başkanı takip ederken ben yoruluyorum…

İnsan hiç mi dinlenmez, hiç mi izin yapmaz…

Ne cumartesi pazar dinliyor, ne yağmur çamur!

Vallahi helal olsun…

Gönül belediyeciliğini sözde değil özde yapıyor Mutlu başkan…

“Ben nasıl olsa seçildim. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Bakayım keyfime” demiyor…

Diğer belediye başkanları bu soğuk günlerde sıcak makam koltuklarında keyif sürürken, sadece zengin açılışlarına katılmayı marifet bilirken, Mutlu başkan siyasetini halkın ayağına giderek yapıyor…

İşte AK Parti böylesi başkanlarla kazanır, böylesi başkanlarla oyunu ve gücünü muhafaza eder…

Vatandaşa tepeden bakan kibir abideleriyle, zengin iş adamlarıyla kol kola yürüyüp garip gurebayı hakir görenlerle, lüks makam odalarındaki sıcak koltuklarından kalkmayan ve suya sabuna dokunmadan başkanlık süresini tüketenlerle değil!

NEFESLERİMİZİ TUTTUK BEKLİYORUZ
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce “nostaljik tramvay” projesinin detaylarını bugün yapacağı toplantıda kamuoyuyla paylaşacak…

Büyük bir heyecan içerisinde bekliyorum…

Bugünkü toplantı Sakarya ölçeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerli ve milli otomobilin lansmanını yapması ölçüsünde önem arz ediyor benim için…

Biliyoruz hazinede para kalmadı, zam üstüne zam yapılarak, vatandaşa yeni yeni vergiler yüklenerek ekonomi toparlanmaya çalışılıyor…

Bu yüzden yüksek maliyetli yatırımlara yeltenemiyor belediyeler…

Bu itibarla şehir merkezinden kampüse veya Yenikent’e raylı sistemle ulaşımın sağlanması bir hayli zor gözüküyor…

Bari en en azından Yeni Cami’den Millet Bahçesi’ne tramvayla gidelim…

Dünyamız değişsin, şehrimizin havası değişsin, tramvay hayatımıza bir renk ve estetik katsın…

Yıllar yıllar sonra şehrin merkezinde değişik bir iş yapıldı desin görenler…

Hadi Ekrem Yüce başkan top sende…

Sakın vazgeçeyim deme!

Nefesimizi tuttuk, söyleyeceklerine kilitledik kendimizi…

Zenginleri daha zengin yapan ve onları önceleyen değil, şehrini ve şehrinin mazbut ve mütevazı insanlarını önceleyen projelerini dört gözle bekliyoruz….