'Ahlak' Arapça 'halaka' kökünden türemiştir.

'Yaratılış' anlamındadır.

Ahlaklı olmak, yaratılışına yani insanın doğasına uygun hareket etmektir.

Burada fıtrat akla geliyor.

İnsanın bütün hareketleri, davranışları, yaşam biçimi , idealleri, düşünme sistemleri fıtrat üzere olması lazım gelmektedir.  

Eğitimin ana gayesi de bu olmalıdır.  

Bundan evvel de yazmıştım.

Eğitimin adı eskiden marifet idi.

Eğitim bakanlığının adı Maarif  Vekaleti idi. 

Yani çoğulu.  

Demek ki eğitmek demek insanın fıtrat üzere nasıl yaşamasının gereklerinin öğretilmesidir.

Fıtrat olarak ferde verilen kabiliyetlerin açığa çıkartılması yönünde hareket edilmelidir. Bu kabiliyetler üzerine eğitilmelidir.

Dünya bu şekilde bir eğitime gitmektedir.

Bu gün dünyada iki tür düşünce var:

Biri inançların asla insanın yaşantısında manevi etkisi olmaması.

Davranışlarımızdaki düşünce tarzımız sürekli olarak yeniliğe ihtiyacı olduğu düşüncesidir.

İnsanların toplum ilişkileri ve çıkarları uzlaşmaz karakter taşır. Ahlak da, sınıflara göre değişen ve birbirine karşıt ahlak anlayışlarına, değer yargılarına ve normlara ayrılır. 

Bu düşünce modayı, yaşam biçimini, yaşamın kurallarını tayin etmektedir.

Adını da modernlik olarak başka düşünceleri ise gericilik olarak tanıtmıştır.

Böylece inançlarını bilmeyen, birilerinin koyduğu kaidelere göre yaşayan bir toplum meydana getirilmiştir.

Her şeyi taklit olarak yaşanan bir toplum.  

Kapalısı açığı büyük bir ekseriyetle birilerini taklit etmektedir. Birilerinin bizlerin taklit etmesi gerekliği gün gibi ortadadır. Kitabımızı dünyada en iyi okuyan bir sürü insan yetiştirdik. Dünyaya bunu anlatabilen, konuştuğu zaman dikkatle dinlenen konuya vakıf dünya çapında birisi var mı? Yok.

Veya ben bilmiyorum.

Yanlış yönlendirmenin sonucu sınıf  ahlakı oluşmuş egemen sınıfların hegemonyasını ve çıkarlarını haklı gösterecek hükümler ahlak olarak öğretilmiştir.

Ezilen  ve ötekileştirilen sınıflar yeterince ekonomik yönden güçlenir güçlenmez, o hegemonyaya karşı oluşan tepkiyi oluşturmuş ve ezilenlerin gelecekteki çıkarlarını savunur olmuştur.

Yani merkezden ve fıtrattan  uzaklaşılmıştır.

Ahlakın tanımı ve yaşanması bireyin keyfine bırakılmış. Bunun sonucunda karmakarışık ahlak anlayışları olan bir toplum meydana getirilmiştir.  

İlme gerekli önem verilmemiş, ilimsiz din hurafeye, dinsiz ilimde toplumu ateizme götürür lafı da durumumuzu gösterir bir ölçü olmuştur.                                                     

İkinci tür düşünce tarzı.

Fıtrata göre yaşayın ve düşünün.

Taklit edilmeye layık tek insanın dışında kimseyi taklit etmeyin.