Çayıryolu/Mergemist? Muş, Varto, Babam…Dedem…Ninem…Atlar…Kuzular…Kınalı kuzular.

Sadık Kamil? Bessey Hanım? Dedem. İsim babam. Kadirî dervişi. Yüz on yedi yıllık bir ömür. Uzun, zaman zaman örülü saçlar. Bendir eşliğinde devran zikri. Bessey… Yetim ve öksüz bir Kadirî dervişesi. Böyükanam.

Abdurrahman Bey? Babam. Öfke. Hiddet. Merhamet. Vicdan. İman. Yazlık, kışlık sinemalar. Filmlerdeki gibi aşklar… Anılar… Acılar…

Battal Usta? Annemin babası. Babaların babası. Merhamet, şefkat, akıl, gönül, irfan, sabır… Aahh Battal Naci usta. Sımsıcak, buram buram küncü kokan hakiki buğday unundan tırnaklı pideler…

Yanya? Necla Hanım? Annemin yüzü. Ortadan usturayla ikiye biçilmiş gibi bir yüz. Acıların yuvası. Pişmanlık ve çileler…

1.12.1962? Bu kahrolası dünyaya geldiğimi söyleyen tarih. Ama eminim kurgu.

Malatya? Sadreddin Konevi. Muhyiddin Arabi. Battal Gâzi. Niyazî Mısrî. Analı kızlı. Eşkili köfte. Neco. Radyocu İrfan Ustanın Tarkan ciltleri. Yalnızlık, yalnızlık, yalnızlık…

Cirikpınar? Cinler, periler, Ziyaret ağacı, dallarındakiler, loğusa kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin ciğeriyle beslenen; gece, yaşadığı bataklıktan ağır ağır çıkarak korkulu bir sesle bağıran al karısı : “Ekmeğim var etim yook! Ekmeğim var, etim yook!”

Yedi kardeş? Yusuf önce. Beşikte altı aylıkken boğuldu. Ramazan sonra. Murat, hele Ayper, Aah Ayla, vaah Zeynep, Hasan bir de…

Melekbaba? İkinci mahallemizdi. Ama kimdi?

Hatay Dörtyol? İlk aşklar, ilk acılar. Deneme Lisesinin güzel gönüllü öğretmenleri. Can arkadaşlar. İlla Ali Ömer Akbulut.Yaşasın edebiyat!

Turan Gültekin? Canım öğretmenim. Türkçem benim. Bana edebiyat aşısı yapan muhteşem adam. Ömrün uzun olsun!

Kemalettin Tuğcu? Bize yaptığı fenalıkları çocuklarımıza ve Türkçe bilmeyenlere bir türlü anlatamadığımız drama büyücüsü.

Ankara? Canım benim. Çalabım bir şar yaratmış denilen türden. Âşığı olduğum hacı Bayram’ın şehri. O’nun gönlü. Sonra günbatımı, hele Yakub Kadri Bey anlatırsa… Sonra Bilgi Yayınevi, Ahmet Tevfik Küflü. Sonra Attila İlhan. Orada editörken. Sonra Kemal Tâhir. Sonra Adalet Ağaoğlu. Veee D. Mehmed Doğan. Dünyalar iyisi. Güzel adam. Daha niceleri… Ha bir de ilk göz ağrılarım: Şehirleri Süsleyen Yolcu, Yakaza, Gerçeği İnciten Papağan.

Hacettepe Edebiyat? Âmil Çelebioğlu. İrfanın hüznü. Talat Tekin. Türkçenin en kadim haritası. Şükrü Elçin. Adalardan bir yar gelir bizlere. Ahmet Bican Ercilasun. Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez dedirten bir Korkut Ata. Umay hoca sonra. Dursun hoca. Beytepe’nin kışın bıçak gibi kesen soğuğuna kurtların karıştığı, minik çam fidanlarını diktiğimiz bir türlü ısınmayan binalarıyla gençliğim.

Seyranbağları Olgunlar sokak? Maksim Gorki’nin Ana romanını yazdığı ve yaşattığı yer. Bir hücre. Kitaplarla, gönüllerle, çilelerle dolu bir akademi.

Barınak? Feylesof Barınağı demek istedin herhalde?

Ana? İlk öyküm. İlk aşk, ilk acı, ilk ayrılık gibi. Mevsimin ilk karı yağıyordu. Bir çocuk annesinin gönlünü fena halde incitiyordu.

İstanbul? Büyü. Kuğu büyüsü. O zaman E-5 tenha idi hatırlarsın. Kendimi yitirdiğim ve bulmağa başladığım kent. Allah’ın toplayan (câmi) sıfatının mazharı.

Köprü? Adı üstünde, üzerinde durmayıp geçtiğim tuhaf bir yer, bir yazı ve yayın uğrağı. Acıtıcı anılar, güzel kazanımlar…

Ulaş/Edebiyat Öğretmenliği? Nigâr’dan sonra Menevşe. Hatice sonra. Aaah Hatice. Çocukluğun büyüklüğünü koruyarak yaşayanlar. “Benden öğretmen olmaz”ı anlamam üç buçuk yıl sürdü. Haftada bir sarı zarf. Ve de yıllara sari bir dostluk: Yunus Nadir Eraslan.

Şehirleri Süsleyen Yolcu? İlk gözağrısı. D. Mehmed Doğan, Necmeddin Turinay, Muhsin Mete, Çiftcigüzeli, Ahmet Kabaklı, en çok da Suad Alkan.

Yakaza? Günlerin kaderi. Ankara’da başlayıp, İstanbul’da gelişen, Ulaş’ta ölen varlığın dirilişi.

TRT? En uzun gece.

Belgesel? Bel ve boyun fıtıkları. Kronik migren. Çene düşüklüğü. Seyyah-ı fakir.

Mavi Kanatlı Bir Kuş? Mustafa Ruhi Şirin ağbim.

Firdevs Hanım/Vildan Hanım? Yarenler… Yoldaşlar…

Çocuk/Çocukların? Muhammed Hasan gözaydınlığı. Muhammed İkbal, incelik ve zeka. Hatice, can. Zeynep canan. Ali ise Şah Ali Sultan.

Rüya Sineması? Sinema bir düş makinasıdır.

Gezgin? Beni dünyada gezdiren roman. En Büyük Bilge. Endülüs’ten Malatya ve Konya’ya oradan Şam’a. En son Sofya’daydı.

Açık Deniz ve sonraları? Adı üstünde, -Yahya Kemal üstadın dediği gibi- kıyısız deniz. Seyirciden çok kendim için yaptığım program.

116? 111 artı 5. Aaaa bütün numaram bu. Ne diyordu Büyük Âkif: “Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!”

Sadık Yalsızuçanlar? Sait Fâik hikâyesini yazdı: Lüzumsuz Adam.