Sakarya’da irili ufaklı binlerce oda, dernek, vakıf, sendika vesaire var…

Haliyle binlerce de başkan var şehrimizde…

Kaçının adını biliyorsunuz, kaçının faaliyetlerinden haberdarsınız?

Üyelerine katkıları ne, bu şehre ne veriyorlar, yaptıkları işte ne derece başarılılar?

Ben onu bunu bilmem, Sakarya’da sivil toplum kuruluşu başkanı denilince aklıma üç isim geliyor: İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Hüsnü Gürpınar, Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan ve de Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu…

Kim ne derse desin bu üç başkan yaptıkları görevin hakkını veriyor…

Gerek kendi alanlarıyla alakalı, gerek temsil ettikleri kişilerin, gerekse de şehrin meseleleriyle ilgili çıkıp konuşuyorlar…

Söyledikleri kiminin hoşuna gidiyor, kiminin gitmiyor…

Kimi beğeniyor, kimi beğenmiyor…

Hiç önemli değil…

Ortada bir çaba var, bir gayret var, bir fikir var, sorumluluk duygusu var…

Ne temsil ettikleri insanların sıkıntılarına, ne de şehirde olup biten hadiselere bigâne kalmıyorlar…

Yanlış olduğunu düşündükleri işlerde seslerini yükseltiyorlar…

Gerektiğinde dava açıyor, yeri geldiğinde kamuoyu oluşturuyorlar…

Kongreyi geride bırakıp, “Aman canım benden sonra hayat tufan” deyip bir kenara çekilmiyorlar…

Şu darılır, bu küser, falanca kızar gibi kaygılar taşımıyorlar…

Doğru bildiklerini hiç kimseden çekinmeden haykırıyor, gözlerini budaktan sözlerini dudaktan esirgemiyorlar…

Hüsnü Gürpınar’ın söyledikleri birinci dereceden deprem bölgesi olan Sakarya için hayati öneme haiz şeyler…

Hamdi Şenoğlu’nun aktardıkları, bir zamanlar eşsiz tarım arazilerine sahip Sakarya’nın bu zenginliğini kaybetmemesi adına son derece mühim şeyler…

Zafer Kazan’ın değindikleri yine bu şehir ve bu ülke adına hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bağlamında olmazsa olmaz şeyler…

O halde kulak vereceğiz, can kulağıyla dinleyeceğiz, üstünde titizlikle duracağız bu üç başkanın söylediklerinin…

Bilhassa yönetim kademelerinde bulunan insanlar kulak kesilecekler…

Bu üç adamın söylediklerini bir kenara not edecekler…

Bizde işini iyi yapan, dürüst, samimi, içten ve dobra insanları “adam” diye nitelerler…

Benim “3 adam” benzetmem de bu tarife matuf bir benzetmedir…

Bu meyanda işini adam gibi yapan bu üç adama selam olsun…

Allah böylesi başkanların sayılarını artırsın…

Allah bir koltuk kapıp kenara çekilen, dümen suyuna göre hareket eden, rüzgârın esiş yönüne göre pozisyon alan başkanlardan bizleri ve şehrimizi muhafaza etsin…

Âmin…

 

EKONOMİ ZİRVESİNEDEN ANTALYA’DA?

Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (SATSO) meclis toplantısı geçtiğimiz günlerde yapıldı…

SATSO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul toplantıda yaptığı konuşmada önemli bir çalışmanın (!) bilgisini de verdi…

Buna göre “Sakarya Ekonomi Zirvesi 2016” il protokolünün de katılımıyla Antalya’da gerçekleştirilecekmiş…

Şehrimizin sorunları, fırsatları ve hedefleri konuşulacakmış bu zirvede…

İyi de şehrin sorunları neden Antalya’da konuşuluyor?

İl protokolü, SATSO üyeleri, bunca insan neden Antalya’ya gitmek durumunda bırakılıyor?

Masrafları kim ve hangi bütçeden karşılıyor?

Sakarya’nın sorunlarının ve hedeflerinin konuşulacağı başka yer yok mu?

Örneğin Sapanca’nın Davos olacağı konusu her zaman dillendirilmiyor mu?

Ekonomi Zirvesi’ni Antalya’da düzenleyerek mi Sapanca’yı Davos yapacağız?

Sapanca bu tip bir zirve için yetersiz mi?

Hangi saiklerle zirveyi Antalya’da toplamayı düşündüler bilmiyorum ama şahsen bu iş benim hiç aklıma yatmadı…

 

YENİKENT CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!

Geçenlerde bir vesile 3,5 aydır ayrı kaldığım Korucuk’un yolunu tuttum…

Eski evimi ve civarda olup bitenleri gözlemleme fırsatı buldum…

Bu itibarla aylar sonra çileli otobüs yolculuğunu tekrar yapmak durumda kaldım…

Gördüm ki değişen hiçbir şey yok…

Yine tıkış pıkış, havasız, konforsuz otobüsler…

Yine varışı neredeyse bir saate varan dolambaçlı güzergâh…

Yine serbest kart basınca şoförün suratında sanki araca terörist binmişçesine bir nefret bakışı…

Sözün özü Yenikent cephesinde değişen bir şey yok…

Yazık, hem de çok yazık…

Şu ulaşım işine bir el atın artık…

Raylı sistem mi olur, ortadan metrobüs mü gider, yukardan teleferik mi yapılır, insanlar zeplinle mi taşınır bilemem ama bu iş böyle yürümez…

Yürümemeli!

 

MERMERİ DELER BÖYLELERİ

Bazı insanlar hiç yorulmuyor, sıkılmıyor, usanmıyor…
İnatla doğru bildiklerini savunmaya ve ötekileri eleştirmeye devam ediyorlar…
Bol bol da kitap okuyorlar…

Her taraflarından kültür akıyor…

Sanatla da epey ilgililer…
Sanırım ülkemizi ve dünyayı değiştirmeye kararlılar…
Ne azim ama!

Özellikle öfkeli gençlerin ve entelektüel ablaların Erdoğan ve AK Parti eleştirileri gözümü yaşartıyor…
Zalimlere ve zulümlere her zaman ve zeminde dur demesini bilen kararlı bir kesim var ülkemizde…
İnançlı ve idealist insanları her zaman takdir etmişimdir…