Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), İstanbul BŞ Belediye Başkanlığı seçimlerini tekrar ettirmesi, Ak Parti’nin 17 yıllık demokrasi ve hukuk mücadelesine gölge düşürmüştür. Ak Parti’nin özgürlükçü, demokrat, hukuka saygılı ve reformist/yenilikçi imajı büyük ölçüde zedelenmiştir. Özellikle, genç seçmen nazarında, Ak Parti ciddi bir itibar ve güven kaybına uğramıştır.

***

İlk seçimde (31 Mart) yapılan usulsüzlükleri ve şaibeleri halka tam olarak izah edemeyen Ak Parti, kamuoyu nezdinde haklı iken, haksız duruma düşmüştür. Toplum, bu konuda ikna edilememiş, kamu vicdanı tam anlamıyla rahatlatılamamıştır. Ekrem İmamoğlu’ nun, seçmen üzerinde oluşturmak istediği mağduriyet algısı, son derece etkili olmuştur. E. İmamoğlu, seçim kampanyası boyunca, siyasi söylemler yerine; mağduriyet, hukuk, adalet, yurttaşlık, eşitlik gibi toplumun her kesimi tarafından kabul görebilecek genel geçer kavramları kullanarak, başarılı bir kampanya süreci yönetmiştir. Adeta, olgu yani hakikat, algıya/illüzyona teslim olmuştur. E. İmamoğlu’nun bu mağduriyet söylemlerine, Cumhur İttifakı alternatif bir dil geliştirememiştir.

***

  YSK’nın İstanbul BŞ Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmesi, siyasete mesafeli olan apolitik kitleleri politize etmiş, toplumun önemli bir kesiminde infiale yol açmıştır. Çünkü seçmen; mağduriyet, haksızlık, eşitlik, adaletsizlik, hukuksuzluk gibi kavramlara büyük önem vermektedir. Seçmenin önemli bir kısmı için bu söylemler, ideoloji kadar, icraat/hizmet kadar önem arz etmektedir.

***

  14.000 oy farkı, çok kısa bir süre içerisinde 800.000’lere kadar çıkıyorsa, bu hezimetin sorumlusu seçmen değil, Cumhur İttifakı’nın ta kendisidir. Sonuçları, seçmenin tercihi üzerinden değerlendirmek, bu konuda, seçmeni suçlamak son derece yanlış bir tavırdır. İktidar kanadı, kabahati kendisinde aramalı, yeni bir yol haritası oluşturmalıdır.

***

  Millet ittifakının İstanbul seçimlerinde aldığı oy, konjonktürel bir sonuçtur. Gerçekçi değildir. Seçmenin tepkisel ve duygusal tavrının neticesidir. Siyaseti, bu seçim sonucuna göre dizayn etmeye çalışmak hayalperestliktir.

***

  Ekrem İmamoğlu’nun, 23 Haziran günü (İkinci Seçim) yaptığı zafer konuşması, dikkatle incelenmelidir. E. İmamoğlu, bir belediye başkanı gibi değil de, bir Cumhurbaşkanı adayıymış gibi konuşarak, asıl hedefini alenen ortaya koymuştur. Adeta, Başkan R. Tayyip Erdoğan’ a meydan okumuştur. E. İmamoğlu’nun, çok kısa bir zaman içerisinde kazandığı bu özgüven, oldukça manidardır. E. İmamoğlu, çok yakın bir yakın zamanda, CHP Genel Merkezi’nde taşları yerinden oynatacaktır.

***

  İttifaklar sisteminin mucidi olan Ak Parti, kendi kendini zora sokmuş, muhalefet partilerine bir umut olmuştur. İttifaklar sistemi ile, bundan sonra yapılacak her seçim, kafa kafaya geçecek; galip olan taraf, küçük farklar ile kazanacaktır. Ak Parti’nin, nasıl olsa sağ görüşlü seçmen bizi tercih eder, tezi de bu seçimle geçerliliğini yitirmiştir. Milli Görüş çizgisini devam ettirdiğini iddia eden Saadet Partisi, yaptığı sosyal medya paylaşımları ile milli ve manevi değerleri ayaklar altına alan Canan Kaftancıoğlu ile aynı safta yer alabiliyorsa, sağ-sol kavramlarını tekrar ele almak gerekmektedir. İdeolojik sınırlar eskisi kadar seçmenin tercihini etkilememektedir.

***

  Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın, seçim sürecinde yaptığı bazı açıklamalar, halk nezdinde tepki ile karşılanmıştır. Bu söylemler, Ak Parti’nin kuruluş felsefesi ile çelişmiştir. Özellikle, E. İmamoğlu hakkında yaptığı; tutuklanabilir, mazbatası geri alınabilir, benim başıma gelenler onun da başına gelebilir, istediği gibi çalışamaz, meclis çoğunluğu bizde, o aslında topal bir ördek, gözümüz üzerinde, Sisi’ ye mi oy vereceksiniz?... gibi açıklamalar toplumda ciddi bir rahatsızlığa yol açmış, bu da seçim sonuçlarını olumsuz yönde etkilemiştir.  Adeta, Sayın Erdoğan kendi eli ile bir kahraman, bir mağdurlar prensi ortaya çıkarmıştır. E. İmamoğlu’nun seçim başarısında, Cumhurbaşkanı’nın bu tarz sert ve tehditkâr söylemlerinin de etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

***

  İstanbul seçim sonuçları, Ak Parti’nin siyaseten içinde bulunduğu vahim durumu alenen ortaya koymuştur. Ak Parti, ne acıdır ki, fikri bir fetret dönemi içindedir. Her şeyi, R. Tayyip Erdoğan’ dan beklemek, tüm yükü onun sırtına yüklemek, istişare kanallarının saf dışı edilmesi, farklı seslerin parti dışına itilmesi, liyakate dikkat edilmemesi Ak Parti’nin fikri ve siyasi doğurganlığını yok etmiştir. Sayın Erdoğan, mimarı olduğu bu hareketi yenilemez, genç ve yetenekli kadroları iş başına getirmez ve en önemlisi kendi üslubunu revize etmezse, seçmen ile arasında oluşturduğu gönül bağı her geçen gün daha da zayıflayacaktır.

***

  Seçime çok kısa bir süre kala, Ak Parti’nin yaptığı Öcalan hamlesi, seçmenin aklını allak bullak etmiştir. E. İmamoğlu’ nu, terör örgütleri üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışan, sürekli olarak beka ve milli birlik vurgusu yapan Cumhur İttifakı’nın, son çare olarak, terörist başından gelecek bir mektuba umut bağlaması, izaha muhtaç bir urumdur. Öcalan’ın açıklamaları, HDP’li seçmen üzerinde de ciddi bir etki yapmamış, seçim sonuçlarını etkilememiştir.

***

  Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyası boyunca, mensubu olduğu parti ile arasına belli bir mesafe koyarak, bağımsız bir aday portresi çizmeye özen göstermiştir. CHP’nin, toplum nazarında tatmin edici bir karşılığının olmadığını, partisinin kendi imajını olumsuz yönde etkileyeceğini bilen E. İmamoğlu, siyaseten stratejik ve doğru bir adım atmıştır. Özellikle, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile basın önünde bir araya gelmemeye özen gösteren E. İmamoğlu, CHP’nin kurumsal/ideolojik kimliğini, seçmenden uzak tutarak, İstanbul’ da tarihi bir başarı elde edebilmiştir.

***

  Son söz;

Tekrarlanan İstanbul BŞ Belediye Başkanlığı seçimlerinin, Cumhur ittifakı açısından iki sonucu vardır: Birinci seçim mağlubiyet, ikinci seçim hezimet...