Kur’an da sayılar ile ilgili pek çok ayeti Kerime vardır. Bu saylardan biri de “BİN” rakamıdır. Sayıların hakiki ve mecazi değeri vardır. Diğer bir ifadeyle kesretten kinaye olduğunu da bilmelidir.

Kur’an’ın nazil olduğu gece için bin ay gibi değerlidir denmiyor. Bin aydan hayırlıdır buyruluyor.

Duhan suresinin ilk ayetlerinde Kur’an’ın indiği gece şöyle anlatılır.”1. Hâ, Mîm. 2. Açık olan ve gerçeği açıklayan bu kitaba yemin ederim ki; 3. Biz onu mubarek bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüz çevirenleri uyarırız.”

Kadir suresinde konu şöyle anlatılır: Biz Kur'ân'ı indirdik kadir gecesi. Bilir misin nedir kadir gecesi? Bin aydan daha hayırlıdır kadir gecesi! O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner... Artık o gece bir esenliktir gider...Tâ tan ağarana kadar...

Bu gecenin iki önemli özelliği vardır. Birisi “bin aydan” hayırlı olması, diğeri ise “Mubarek gece de” inmiş olmasıdır. Anahtar sözcükler “bin ve bereket” kelimeleridir.

İnişin zaman dilimi içinde gece olması oldukça düşündürücüdür. Hira Nur dağında gece gelen müjdeye işaret vardır. Gece sükûnet ve huzurun, yalnızlığın ve tefekkürün vatanı aslisi olmuştur. Başka ayetlerde ise gece meselesi şöyle önem kazanır.

Müzzemmil suresi; “Ey örtüsüne bürünen Resulüm! Geceleyin kalk da, az bir kısmı hariç geceyi ibadetle geçir. Duruma göre gecenin yarısında, veya bundan biraz daha azında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir. Kur'ân'ı tertîl ile, düşünerek oku. Biz sana pek ağır bir söz vahyedeceğiz. Muhakkak ki geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve Kur'ân okuyuşu bakımından daha düzgün, daha sağlam bir tilavet sağlar. Halbuki gündüz seni meşgul edecek yığınla iş vardır. Rabbinin yüce adını zikret, fânilere bel bağlamaktan kurtul ve bütün gönlünle yalnız O'na yönel.”

Gece inen Kur’an’ı gece okunması önem arz etmektedir. Günümüz asrının en önemli problemi geceyi imha etmesidir. İslam da gece, güneş batışıyla başlar. Şimdi ise gece ikiye bölünmüştür. Saat 12/24 ye kadar olan zaman ve sonrası ikiye bölünmüştür. Bir anlamda geceye şirk katmışlardır. Bazı insanlar gecenin Rabbi sanki kendileri olmuşlardır.

Gece uyumamakla öğünen insanlar aslında seher ve sabah da uyumamakla manen intihar etmektedirler. Gece medeniyetin kendi ellerimizle yok etmekteyiz. Geceyi kaybedenler, fecr olan sabahın bereket ve maneviyatını da kaybetmişlerdir.

Gecenin Ruhunu kaybeden insanlık/Müslümanlık, meleklerden de gafil olmuştur.

Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Gece ve gündüz melekleri¸ nöbetle yanınıza gelip giderler. Sabah ve İkindi namazlarında toplanıp nöbet değiştirirler. Sonra geceyi yanınızda geçiren melekler¸ Allah'ın huzuruna çıkarlar. Allahu Teâlâ da bildiği hâlde meleklere: ‘Kullarımı ne halde bıraktınız?' diye sorar. (Melekler de): ‘Yanlarından namaz kılarlarken ayrıldık¸ yanlarına geldiğimizde namaz kılarken bulduk.' cevabını verirler.

Namazı ihmal ve yok sayanların ne geceden ve ne de Kur’an’ın feyzinden faydalanmaları mümkün değildir. Bereket bir de değil, binlerdedir. Binler ise bir geceyle başlamaktadır. İşte o gece sizin Kura ’anla tanışıp hemhal olduğunuz gecedir.

Bir başka sureye ise “Fecre yemin olsun ki diye başlanmaktadır.” Acaba o fecr bu gece midir?

Bakara suresin 187. Ayette de; “Fecr vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için” burularak fecr ile oruca başlamaya emr vardır. Fecr eğitiminin önemine bir daha işaret edilmektedir.  Doğruya ulaştıran ancak Allah’tır. Muvaffakiyet O’nunladır.